Post Author Avatar
Sevkan Uzel
Yıldız Teknik Üniversitesi - Çevirmen/Editör
Danimarka Teknik Üniversitesi'nden Prof. Thomas Kiørboe liderliğinde bir ekip, İsveçli bilimci Linneaus tarafından 1700'lerde başlanmış olan ve ilerleyen yıllarda diğer bilimcilerin katkıları ile ince ayarların yapıldığı canlı sınıflandırma sistemine bir alternatif önerdi: Canlıların davranışsal/işlevsel özelliklerine dayanarak sınıflandırma.

Darwin'in 1859'da yayımlanan Türlerin Kökeni kitabıyla birlikte iyice yerleşen tür bazlı sınıflandırmanın, evrim ve türleşme açısından kolay kavranan bir dallanma sunduğu yadsınamaz. Kiørboe ise ekosistemleri tanımlamak konusunda daha kolaylık sağlayıcı bir sınıflandırma sistemi geliştirdiklerini belirtiyor.

Ekosistemleri tanımlamak istediğinizde, türler üzerinden gitmek çok karmaşık oluyor. Ekolojinin en önemli amaçlarından biri, organizmaların gösterdiği dağılımın nedenlerini ve ekosistemin nasıl yapılandığını anlamak. Bunu yapmaya çalışmanın geleneksel yolu, türlerin nasıl dağıldığına bakmaktı. Ancak deniz canlıları, sırf isimleri öyle diye denizde yaşamıyor. Denizde yaşamalarının nedeni, çevreye gösterdikleri uyum ve oradan yararlanma becerileri.

O nedenle Kiørboe'nin ekibi, canlıları karakterize eden özellikler üzerinden bir sınıflandırma yapmaya girişti. Örneğin beslenme biçimlerine göre yapılan bir ayrım, deniz ekosisteminin tanımlanması açısından çok daha kolay oluyor ve ekosistemin işleyişi hakkında da fikir veriyor.
Amerikalı ekolog Odum, bir türün nişini, ekosistemdeki rolü olarak tanımlar: “Bir türün habitatı onun adresi, nişi ise işidir.” Niş bir türün sadece trofik ağ içindeki yerine değil, aynı zamanda besin tuzlarının döngüsündeki rolü, biyofiziksel çevre vb. üzerindeki etkisine karşılık gelir.

– Christian Lévêque & Jean-Claude Mounolou (Biyoçeşitlilik)

Daha Basit Bir Sınıflandırma Biçimi


Tüm organizmaların üç yaşam hedefi bulunur: Ye, ölme ve üre. Yeni çalışmayı yapan bilimciler canlıları, bu amaçları gerçekleştirmelerini sağlayan ortak özellik kümelerine böldü. Kuramsal olarak, karadaki ve denizdeki tüm organizmalar özelliklerine göre gruplara ayrılabilir. Örneğin, karıncalar, ev kedileri, misk öküzü, kangurular, insanlar ve zürafalar çeşitli ortak özelliklere sahiptir.<

Araştırmacılar, bu amaçla kopepodlarla ilgili mevcut verileri topladı ve kendi laboratuar deneylerini gerçekleştirdiler. Kontrollü koşullar altında, bu küçük organizmaları yeni tür gruplarına bölmelerini sağlamada temel olarak kullanılmaya uygun özellikleri bulmak için gözlemlediler. Kiørboe, türlerden ziyade özelliklerin dağılımına dayanan yeni bir harita hazırladıklarını; bunun mevcut tanımlardan daha basit ve bilgilendirici olduğunu söylüyor.

"Türlerle ilgilenmiyoruz, ekosistemin işleyişi ile ilgileniyoruz ve bu da sistemi oluşturan bireylerin özelliklerinin kombinasyonu ile belirleniyor," diyor Kiørboe. "Tür sayısından çok daha az sayıda önemli özellik var. Bu nedenle hem daha kesin hem de basit bir yol. Türleri özelliklere çevirebilirsiniz, ancak özellikleri türlere çeviremezsiniz.Bu, aslında bir şeyleri eksilttiğimiz anlamına geliyor."

Türlerden Söz Etmeye Alışkınız


Yeni araştırma, biyolojide uzun zamandır devam eden bir geleneğe meydan okuyor. Bilimciler, araştırmalarını açıklarken "tür" sözcüğünü kullanmamaya özen gösteriyorlar. Öyleyken yine de arada geçtiği oluyor.

Kiørboe, "Bu alışılmadık bir durum, çünkü hepimiz türler hakkında konuşuyoruz. Çünkü biz böyle büyüdük," diyor. "Fakat aynı zamanda bir ilerleme ve merkezimiz bu hareketin önemli bir itici gücü olmuştur. Mekanizmaları anlamaya çalışıyoruz; sadece istatistiksel analizler yapmıyoruz. Bu bize bir avantaj sağlıyor," diyor.

Kiørboe yeni çalışmanın biyologlar arasında heyecana neden olmasını bekliyor. Okyanustaki organizma işlevselliği hakkında ilk kez böylesine ayrıntılı ve genel bir tanımlama yapılmış olduğunu ifade ediyor.

Zooplanktona Derin Bir Bakış


Kaliforniya Üniversitesi San Diego Kampüsü'nde bulunan Scripps Oşinografi Enstitüsü'nden çevrebilimci Andrew Barton, çalışmayı çok ilginç bulduğunu belirtiyor. "Çalışma iyi yapılmış ve zooplankton özelliklerinin okyanustaki çevresel değişimler boyunca nasıl değiştiği konusunda güçlü bir görünüm sunmaktadır. Ben, türünün en eksiksiz ve en kapsamlı çalışması olduğunu söyleyebilirim," diyor.

Barton, özelliklere dayalı bu yeni sınıflandırma sayesinde, bilimcilerin karmaşık ekolojik sistemleri ve biyolojik çeşitliliği daha iyi anlayabileceklerini düşünüyor. "Her biri kendi tuhaflıkları ve karakteristikleri olan binlerce türe bakmak yerine, çeşitliliği, uygunluğu belirleyen birkaç önemli özelliğe dayanarak düşünebilirsiniz," diye ekliyor.

Beden Büyüklüğü Hayatta Kalmak İçin Önemli


Bilimciler, her kopepod türü için beş ila altı arasında anahtar özellik belirledi. Ardından bunlar ortak özelliklere çevrildi. Sonuç olarak, 500 kopepod türünden veri toplandı.

Ekipten doktora öğrencisi Philipp Brun, "Beden boyutu bu ortak özelliklerden biri," diyor.
"Beden büyüklüğü, kimi yiyeceğinizi ve sizi kimin yiyeceğini belirler. Ayrıca kendinizi nasıl savunacağınızı da etkiler," diyor Brun. "Büyük bir kopepod hareket etmek için daha az enerji kullanır ve yırtıcılardan kaçınmak için daha derinlere dalar. Vücut boyutu ayrıca nasıl ürediklerini de etkiler, bu nedenle aslında yaşamın tüm önemli hedefleriyle ilişkilidir," diyor.

Tüm Organizmaları Kapsayacak


Kopepodların nerede yaşadıkları ve neden orada yaşadıkları konusunda özellikler belirleyici olduğu için, bilimciler yaptıkları çalışma sayesinde artık bazı özel koşulları olan belli bir bölgeye bakıp, orada yaşayan kopepod çeşitlerini tahmin edebiliyorlar. Bilimciler şimdi, zooplanktondan denizanalılarına kadar denizdeki tüm organizmaların özellik temelli bir haritasını üretmeyi düşünüyorlar.

Bu yöntem sayesinde, her ekosistemin iklim değişikliğinden nasıl etkileneceğini görmek için tahminler yapmak da mümkün olabilecek. Kopepodlar, okyanusun karbon döngüsünde, yani okyanus yüzeyinden CO2'nin alınması ve okyanus tabanına taşınmasında çok önemli bir rol oynarr. Büyük kopepodlar daha fazla CO2 çıkarır ve daha uzun süre boyunca yüzeyin altında kalır. Bu CO2'nin okyanusta tutulduğu süreyi etkileyebilir.

Hava Raporu Almak Gibi


"Verileri harmanladık ve ikiye böldük. Bu şekilde bu çalışmanın yolu açıldı, ancak bu sadece ilk adım. Sonraki adım, bu verilere dayanan algoritmalar geliştirmeye çalışmak olacak," diyor Kiørboe. Matematik formülleri, deniz ekosistemlerinin genel bir resmini almaya ve gelecekte nasıl değişebilecekleri öngörmeye çalışmak konusunda yararlı olur.

"Olayları önceden tahmin edebilmek için öngörü modelleri üretiyoruz. Bu, hava tahmini yapmak gibi bir şey. Ertesi gün hava durumunun nasıl olabileceğini tahmin etmek için de bilgisayar modelleri kullanılır. Tahmin her zaman tutmaz, fakat hiç fikir sahibi olmamaktan iyidir," diyor Kiørboe.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir