Sağlık Bakanlığı - Yazar
İç ve dış genital (üreme) organlarımızın yadsınamaz derecede farklı olmasından yola çıkarak, bu farklılığın diğer biyolojik özelliklerimizi ne yönde etkilediğini hep merak etmişizdir. Erkek gözü, kadın kulağı gibi tanımlamalarla karşılaşmasak da, önem sırası olarak cinselliğimizle yarışan ve cinsel bir kimlik kazandırmak için can attığımız bir organımız var; beynimiz…
Erkekler ve kadınlar, beyinlerine bir cinsiyet kazandırmak için eşit derecede hevesli bence; “iyi veya güzel” olarak gördükleri duygu, düşünce ve davranışları, en kolay ve belirgin ortaklık kurabildiklerine, hemcinslerine atfederken, “kötü veya zayıf” olduğunu düşündüklerini karşı cinse yüklemek bunun en basit nedeni olabilir. Ne çeşit bir güdüyle yapılırsa yapılsın, böyle bir ayrımın, en azından bir farklılığın varlığını incelemek için yapılan bir çalışmanın sonucu, beyin cinsiyetçileri için biraz hayal kırıklığı yaratacak gibi.
Bin dört yüz beynin boz ve ak maddeleri ile bunlar arasındaki bağlantıları, veri kümeleri aracılığıyla manyetik rezonans görüntüleme kullanarak beynin çeşitli anatomik alanlarına göre inceleyen bu çalışma, görülen farklılıkların en fazla olduğu bölgeler üzerinde yoğunlaşmış, adeta farklılıkların altını çizmek için yapılmış olsa da, bir “erkek veya kadın beyninden” bahsetmemize izin vermeyecek sonuçlar ortaya çıktı. Veri kümelerine verilen tepkilerin her iki cinsiyette çoğunlukla örtüşen manyetik rezonans görüntülerine neden olduğu, erkek veya kadın beynine atfedilebilecek sonuç desenlerinin de çevresel ve gelişimsel farklılıklardan kaynaklanabileceği düşünüldü.
Bu araştırmaya göre beyin cinsiyeti konusunda “kadın beyninin varsayılan, erkek beyninin ise varsayılandan sapma” olduğunu öne süren tuhaf görüş tamamen boşa çıkmış oluyor. Ötesinde, erkek ve kadın beyinleri arasındaki farklılıklar aynı cins beyinlerde izlenen farklılıklardan daha keskin değil, yani cinsiyet ortak parantezinin dışında bile her insanın beyni ilgi, davranış, tutum ve karakter özellikleri açısından bir mozaik olarak nitelendirilebilir. Beyinlerine göre kadın veya erkek olarak sınıflandırabileceğimiz insanların sayısı önemsenmeyecek kadar az olarak görünüyor.
Cinsel organlarımızla paket olarak gelmeyen beyinlerimiz, bazı durumlarda maskülen (eril) tepkiler veren kadınları veya feminen (dişil) tepki veren erkekleri, hatta her türlü tepkiyi verebilen her iki cinsiyetteki kişilerin de aslında sıra dışı olmadığının sağlam bir kanıtı.
Ancak skalanın erkek veya kadın uçlarına düşen bölümleri daha dikkatli incelemek için yeterli klinik kanıtımız var; kimi ruhsal hastalıkların görülme sıklığının belirgin bir cinsiyet farkı gözetmesi. Bu konuda derinleşecek kimyasal temelli “beyin cinsiyeti” araştırmaların, hastalığa öze tedavilerin geliştirilmesi konusunda çığır açıcı olabileceği akılda tutulmalıdır.
Kaynak: 10.1073/pnas.1509654112
Erkekler ve kadınlar, beyinlerine bir cinsiyet kazandırmak için eşit derecede hevesli bence; “iyi veya güzel” olarak gördükleri duygu, düşünce ve davranışları, en kolay ve belirgin ortaklık kurabildiklerine, hemcinslerine atfederken, “kötü veya zayıf” olduğunu düşündüklerini karşı cinse yüklemek bunun en basit nedeni olabilir. Ne çeşit bir güdüyle yapılırsa yapılsın, böyle bir ayrımın, en azından bir farklılığın varlığını incelemek için yapılan bir çalışmanın sonucu, beyin cinsiyetçileri için biraz hayal kırıklığı yaratacak gibi.
Bin dört yüz beynin boz ve ak maddeleri ile bunlar arasındaki bağlantıları, veri kümeleri aracılığıyla manyetik rezonans görüntüleme kullanarak beynin çeşitli anatomik alanlarına göre inceleyen bu çalışma, görülen farklılıkların en fazla olduğu bölgeler üzerinde yoğunlaşmış, adeta farklılıkların altını çizmek için yapılmış olsa da, bir “erkek veya kadın beyninden” bahsetmemize izin vermeyecek sonuçlar ortaya çıktı. Veri kümelerine verilen tepkilerin her iki cinsiyette çoğunlukla örtüşen manyetik rezonans görüntülerine neden olduğu, erkek veya kadın beynine atfedilebilecek sonuç desenlerinin de çevresel ve gelişimsel farklılıklardan kaynaklanabileceği düşünüldü.
Bu araştırmaya göre beyin cinsiyeti konusunda “kadın beyninin varsayılan, erkek beyninin ise varsayılandan sapma” olduğunu öne süren tuhaf görüş tamamen boşa çıkmış oluyor. Ötesinde, erkek ve kadın beyinleri arasındaki farklılıklar aynı cins beyinlerde izlenen farklılıklardan daha keskin değil, yani cinsiyet ortak parantezinin dışında bile her insanın beyni ilgi, davranış, tutum ve karakter özellikleri açısından bir mozaik olarak nitelendirilebilir. Beyinlerine göre kadın veya erkek olarak sınıflandırabileceğimiz insanların sayısı önemsenmeyecek kadar az olarak görünüyor.
Cinsel organlarımızla paket olarak gelmeyen beyinlerimiz, bazı durumlarda maskülen (eril) tepkiler veren kadınları veya feminen (dişil) tepki veren erkekleri, hatta her türlü tepkiyi verebilen her iki cinsiyetteki kişilerin de aslında sıra dışı olmadığının sağlam bir kanıtı.
Ancak skalanın erkek veya kadın uçlarına düşen bölümleri daha dikkatli incelemek için yeterli klinik kanıtımız var; kimi ruhsal hastalıkların görülme sıklığının belirgin bir cinsiyet farkı gözetmesi. Bu konuda derinleşecek kimyasal temelli “beyin cinsiyeti” araştırmaların, hastalığa öze tedavilerin geliştirilmesi konusunda çığır açıcı olabileceği akılda tutulmalıdır.
Kaynak: 10.1073/pnas.1509654112
Bu içerik BilimFili.com yazarı tarafından oluşturulmuştur. BilimFili.com`un belirtmiş olduğu "Kullanım İzinleri"ne bağlı kalmak kaydıyla kullanabilirsiniz.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket
Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?
Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.
Destek Ol
Yorum Yap (0)
Bunlar da İlginizi Çekebilir
01 Mayıs 2018
Bir Beyin Hasarı Kişiliğinizi Değiştirebilir mi?
14 Nisan 2015
Hodor, Neden Yalnızca Tek Sözcük Söyleyebiliyor?
26 Aralık 2018
Alzheimer Hastalığının 6 Farklı Türü Belirlendi
22 Eylül 2017
Hormonlarımız Vücudumuzu ve Zihnimizi Nasıl Etkiliyor?
14 Ekim 2016
Yapay Sinir Sistemleri Beyinden İlham Alacak
22 Kasım 2014
Unutulan Bir Dil Beyindeki Varlığını Sürdürebilir mi?
16 Haziran 2015
Beyin Aktivitesini Analiz Ederek Konuşma Tanıma