University of York’da yürütülen yeni bir araştırma, insan beyni içine doğru manyetik enerji yönelterek ilk kez hem milliyetçi dürtülerin hem de tanrıya olan inancın azalabileceğini açığa çıkardı. University of  York’ta çalışmalarını yürüten psikolog Dr. Keise Izuma, beynin özel bölgelerini geçici olarak kapatabilen  Transkraniyal Manyetik Stimülasyon ya da kısaca TMS olarak bilinen bir tedavi şeklinin kullanıldığı çığır açıcı bu deneyi yürütmek için Los Angeles’da bulunan University of California’dan bir ekip ile iş birliği yaptı.

Çalışmayı yürüten araştırmacılar, çalışmaları için beynin yüzey alanına yakın bir yerde bulunan ve  problemleri saptamak, saptanan problemlere cevap üretmek gibi görevlerle ilişkilendirilen alın iç bölgesinin üstünde yer alan  arka/geri medyal frontal korteks alanını hedeflediler. Bu alan, çalışmanın temelini oluşturuyor. Araştırmada, katılımcıların yarısına beyin aktivitelerine etki etmeyen düşük düzeyli ‘’hile’’(low-level sham) yöntemi uygulandı. Diğer katılımcılara ise, hedeflenen beyin bölgesindeki aktivitenin azaltılması amacıyla yeter miktarda enerji verildi. Uygulamadan sonra, katılımcıların tamamından  ölüm üzerine düşünmeleri istendi ve akabininde katılımcılara dinsel inançları ve göçmenler hakkındaki hislerine dair sorular yöneltildi.

Social Cognitive and Affective Neuroscience dergisinde yayımlanan bulgulara göre, hedeflenmiş beyin bölgesi geçici olarak kapatılan insanların, ‘’Tanrı, Melekler ve Cennet’’ konularına olan  inançlarına dair  %38’lik bir azalma meydana geldiği rapor edildi. Aynı zamanda bu insanların, kendi ülkelerini eleştiren bir göçmene karşı olan hislerinde % 25.8’lik pozitif bir artış olduğu belirlendi.

Çalışmanın yürütüldüğü üniversitenin psikoloji bölümünden Dr. Izuma araştırma ile ilgili olarak: ‘’İnsanlar problemler ile yüzleştirildiklerinde, çoğu kez dikkatlerini ideolojilere verirler. Bizler, bir engelin üstesinden gelmek için vücudun nasıl haraket ettirileceğine karar vermek gibi somut problemleri çözme ile bağlantılı olan bir beyin bölgesinin, aynı zamanda ideoloji ile alakalı soyut problemleri çözme hususunda işlerlik kazanıp kazanamayacağını keşfetmek istedik.’’ diyor.

Ayrıca, beynimizin ideolojiye temel oluşturan etkisinin, çalışmayı yürüten ekibin din ve milliyetçilik gibi konulara odaklanmasına öncülük ettiğini belirtmekte fayda var.

Çalışma ile ilgili olarak, Dr. Izuma:

‘’ Önceki araştırmalar, insanların ölümle yüzleştiklerinde huzura kavuşmak için dikkatlerini dine verdiklerine dair bulgular gösterdiğinden, bizler insanlara ölümü hatırlatmaya karar verdik. Umduğumuz gibi, deneysel olarak beynin arka frontal korteks bölgesinin aktivitesini azalttığımızda, insanların, kendilerine ölümün hatırlatılmış olmasına rağmen, iç rahatlatıcı dini fikirlere daha az yatkın oldukları davranış biçimini  geliştirdiklerini gözlemledik.’’

Araştırmacılar, katılımcılardan milliyetçilik ve inanç konuları ekseninde hem negatif hem de pozitif duygusal hallerini yanıtlamalarını istediler. Yanıtlardan yola çıkılarak, belirli bir biçimde şeytan, kötü ruh, cehennem ek olarak  tanrı, melekler ve cennet gibi değerler inanış açısından oranlandı. Bu arada bütün potansiyel katılımcılar, deneyden önce dini bir inanca sahip olup olmadıklarının belirlenmesi ve netleştirilmesi adına gözlemlendi. Deneyin inanç kısmı ile ilgili verileri, bu doğrultuda toplanır.

Milliyetçilik ideolojisine gelince, katılımcılar görünürde, henüz göç etmiş göçmenler tarafından yazılan iki yazı örneği okudular. Bu yazı örneklerinden biri Amerika Birleşik Devletleri’ne dair övgü dolu ifadeler barındıran bir formatta iken, diğeri oldukça eleştirel bir örnekti. Okunan yazı örneklerine katılımcılar tarafından getirilen yorumlar deneyin öncesi ve sonrasında analiz edildi.

Dr. Izuma’nın belirttiğine göre:

‘’Bizler, bir insanın kendi toplumunun değerlerine yönelik, yabancı olarak değerlendirdiği birinden bir eleştiri duymasının, ideolojik bir tehdit olarak algılandığını düşünüyoruz. Bu tip tehditlere tepki vermenin bir yolu, kişinin içinde bulunduğu topluma ait olan değerlere sıkı sıkıya tutunması, değerlere olan hassasiyetini arttırması ve bu şekilde eleştiriye yönelik daha negatif bir tutum sergilemesidir. Bu nedenle, çalışmalarımızda beynin tehditleri belirleme ve cevaplama konularına yardım eden inanç ile ilgili kısmının aktivitesini aksattığımızda; insanların yabancı olarak değerlendirdikleri eleştirmenlere ve onların fikirlerine karşı daha az negatif ve daha az ideolojik bir tutum sergilediklerini gördük.’’

University of California’dan makalenin başyazarı Dr. Colin Holbrook şunları ekliyor :

‘’ Araştırmanın bulguları oldukça çarpıcı, ve beyin mekanizmalarının ideolojik tepkilerin üretilmesinden de sorumlu olan, nispeten basit etki-tepki mekanizmaları ekseninde evrimleştiği görüşünü doğrular nitelikte. Fakat, dini inançlar ve etnomerkezci* tutumların bu araştırmada neden ve nasıl azaldığının kesin olarak anlaşılması için yeni araştırmalar gerekiyor.’’

Araştırmacıların belirttiğine göre; yolumuzun üzerinde karşımıza çıkan devrilmiş bir ağacı aşmaya çalışırken inanç ile teselli buluyor olsak da ya da göç ile ilgili sorunlara çözüm üretsek de beynimiz aynı temel zihinsel işleyişi kullanıyor.
Kaynak ve İleri Okuma
  • Colin Holbrook, Keise Izuma, Choi Deblieck, Daniel M. T. Fessler, Marco Iacoboni, Neuromodulation of group prejudice and religious belief, Social Cognitive and Affective Neuroscience, Volume 11, Issue 3, March 2016, Pages 387–394, https://doi.org/10.1093/scan/nsv107
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir