Post Author Avatar
Gürkan Akçay
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör
Yaşamın kaçınılmaz gerçekliğidir: Yaşlandıkça, bilişsel yetileriniz de zayıflamaya başlar. Kimilerinde bu zayıflama çok bariz bir biçimde gözlemlenebilirken, çevrenizde muhtemelen yaşlanmış olmasına rağmen yaşından beklenenin üstünde bir hatırlama yeteneği gösteren insanlar da görmüşsünüzdür. Peki yaşlanmış olmalarına rağmen bilişsel yetiler anlamında bazı insanları yaşıtlarından daha iyi kılan şey nedir?

Beyin, yaklaşık 40 yaş itibariyle büzülmeye başlar. Bu süreçte, frontal lob, striyatum ve hipokampus gibi kompleks düşüncelerden, hareket ve hafızadan sorumlu beyin bölgelerimizdeki hücrelerde hızlı bir bozulma görülür. Bu bozulmanın etkilerine ne kadar dirençli olduğunuz, büyük oranda bilişsel rezervinizle ilgilidir. Bu rezerv, bilişinizdeki değişiklikleri fark etmeden önce beyninizin daha fazla hasara karşı ayakta durmasını sağlayan bir tür zihinsel tampondur. Bu kısmı derinleştirmeden önce gelin hafızaya ve hafızanın nasıl çalıştığına bir göz atalım.

Hafıza ve Nöral Ağ


Öncelikle beynimiz; işlemsel hafıza, ikonik hafıza, örtük hafıza da dahil olmak üzere pek çok hafıza türünü bir arada bulundurur. Ancak biz daha temel olan iki hafıza türüne odaklanacağız: Kısa süreli (işler bellek) hafıza ve uzun süreli hafıza.

Kısa süreli hafızanız yani işleyen hafızanız; şu anda beyninizde düşündükleriniz üzerine işlemler yürüten hafızadır. Örneğin; "Makyajım çok güzel olmuş.", "Instagram'a yüklediğim fotoğraf 770 beğeni almış.", "Twitter'da 5 yeni takipçi gelmiş." gibi. Uzun süreli hafıza ise, hali hazırda bildiğiniz ancak şu an üzerinde düşünmediğiniz şeylerdir. Örneğin; "Sığırın yavrusuna buzağı denir.", "Küba'nın başkenti Havana'dır.", "Annem asla yumurta yemez." gibi.

Bilgilerimiz, bu iki hafızamız arasında sürekli depolanma ya da geri çağırma şeklinde adeta git-gel yapar ve çoğunluğu da bu depolama ya da geri çağırma sırasında ya bozulur ya da kaybolur. Sonuç olarak da; sığırın yavrusunu, sıpa; Küba'nın başkentini, Moskova; anneninizin asla yemediği yiyeceği de peynir olarak hatırlayabilirsiniz.

Kısa süreli hafızamız oldukça sınırlıdır ve uzun süreli hafızalar için bir bekleme salonundan çok daha fazlasıdır. Bu bölge, beynin yap-boz tahtası gibi; bilginin bekletildiği ve yönlendirildiği yerdir. Eğer ki, çaba ve odaklanma gerektiren bir iş yapıyorsanız, kısa süreli hafızanızı kullanıyorsunuz demektir. Bu hafıza türü, sürekli tekrar isteyen bir özelliğe sahiptir, aksi durumda derhal unutursunuz. Örneğin, size bir telefon numarası söylendiğinde, not almak için bir kağıt kalem bulana kadar o numarayı hafızanızda tekrarlarsınız. Ancak dikkatinizi anlık olarak başka bir şeye yönlendirirseniz, kağıt kalem bulduğunuzda numaranın bazı rakamlarını çoktan unutmuş olmanız çok olasıdır.



İleride lazım olacağını düşündüğünüz şeyleri, kısa süreli hafızadan alıp uzun süreli hafızaya doğru bir yolculuğa çıkarırız. Ancak yukarıda da bahsettiğimiz gibi; bu süreçte, kaydedilen pek çok şeyin detayı kaybolur. Olaya dair hafızanızı, başarıyla kaydetmiş olsanız bile bu hafızaya sonradan erişmeniz oldukça zordur. Çünkü araya başka pek çok bilgi girer. Ancak şaşırtıcı bir biçimde etkili bir süreçtir bu ve geliştirilebilirdir. Eğer, bir düşünceyi, başka diğer zihinsel çağrışımlarla bağdaştırmaya ne kadar uğraşırsanız, ileride onu geri çağırmanız da o kadar kolay hale gelir. Bu bağdaştırmalar, nöral ağ dediğimiz bir ağ oluşturur. Örneğin, Küba'nın başkentini; Fidel'in yaptığı konuşmayla, bu konuşmayı Che'nin o meşhur dev figürünün asılı olduğu binayla, bu binanın Havana'da bulunduğu gibi diğer zihinsel çağrışımlarla bağdaştırdığınızda; ağda bulunan herhangi bir çağrışıma "dokunduğunuzda", bağlantılı diğer parçalar da uyarıldığından farklı farklı yolaklara uğramanız çok olasıdır. Psikolojide bu etkiye, hazırlama denir. Nöral ağ sayesinde, belli şeyleri düşünmek, bizi başka şeyleri hatırlamaya hazırlar. Bunu bir zihin antrenmanı olarak zaman zaman siz de boş anlarınızda yapabilir; kendinize bir "challenge" yaratabilirsiniz. Örneğin; metroda giderken gördüğünüz bir kişinin kolyesinin, sizi hafızanızda nerelere götürebildiğini bir deneyin.

Nöral ağlarımız, zamanla aşırı biçimde karmaşıklaşabilir. Bu yüzden belirli şeyleri hatırlamamız bazen güç bir hal alır. Ancak zihinlerimiz, en sık kullandığımız bağlantıları güçlendirme eğilimindedir. Şifrelerimizi kolaylıkla hatırlayabilmemiz bu yüzdendir. Çünkü sıklıkla kullanmamız gerekir ve kullandıkça da şifremizin bulunduğu nöral ağdaki bağlantı güçlenir. Eğer bilgisayarınızda ya da akıllı telefonunuzda şifreleriniz otomatik tanımlıysa ve yeniden kullanmanız gerekmiyorsa, bir süre sonra başka bir cihazda oturum açmanız gerektiğinde şifrenizi hatırlamakta güçlük çekebilirsiniz. Çünkü kullanmadığınız her şeyin zihinsel bağlantısı zayıfladığından, geri çağırmanız (hatırlamanız) da o kadar zorlaşır.

Unutmak, beynimizin işleyiş biçiminin kaçınılmaz bir sonucudur. Fakat bir şeyleri unutmamız, onların yitip gittiği anlamına değil, diğer bilgiler onlara ulaşmamızı sağlayan yolakları tıkadığından bulunmalarının zorlaşması anlamına gelir. İşte bu yüzden; bir şeyi tamamen unuttuğunuzu sansanız da o hafızaya ulaşmanıza sebep olan herhangi bir ipucu; bazen bir koku, bazen bir resim, bir renk, bir yer; unuttuğunuzu sandığınız şeyin bağlı olduğu bütün bir hafıza ağını yeniden canlandırabilir.



Bilişsel Rezerv


Bilişsel rezerv, başka birisinden daha fazla nöron sahibi olmak anlamına değil, mevcut nöronların yukarıda bahsettiğimiz gibi birbirleriyle ne kadar iyi bağlantılar kurmasıdır. Bu durum, beynin yaşa bağlı zayıflamalar meydana geldiğinde veya hastalık durumlarında telafi edilmesini sağlar ve organın en iyi şekilde çalışmaya devam edebilmesi için bilgilerin yeniden yönlendirilmesine yardımcı olur. Bunu bilgisayarınızın işlem gücünü arttırmak olarak düşünebilirsiniz: Bilgisayarınızın yavaşladığını fark etmeden önce daha fazla şeyin yanlış gittiğini görürsünüz.

Öte yandan, çevremiz de bilişsel rezervimizi etkiler. Eğitim seviyesinin yüksekliği en büyük desteklerden birini sunarken, obezite ve insülin direncinin bilişsel rezervimizi olumsuz etkilediği görünüyor. Bununla birlikte, bazı genler de bilişsel zayıflamaya karşı direnci arttırmada yardımcı olabiliyor. Küçük genetik varyasyonlar, Alzheimer’e olan duyarlılığımızın yanı sıra beynin enerji rezervlerini nasıl kullandığı ve yaralanma ve patojenlere nasıl tepki gösterdiği ile de ilgilidir.

Zihin Egzersizleri


Beyin büzülmesi, kulağa hoş gelmiyor ancak, bazı iyi haberler de mevcut. Beyin hücrelerimizin büyük çoğunluğu doğumdan sonra oluşsa da, belirli tipte nöronları 90lı yaşlarımıza kadar bile oluşturabiliriz. Bu yetenek, bazılarının beyinlerinin yaşlılıkta yaşanan tahribata karşı neden daha dirençli olduklarını açıklamada bize yardımcı olabilir.



Bilişsel rezervi geliştirmenin başka diğer yolları da bulunuyor. Kendini yaşam boyu eğitmeye devam etmek, en büyük faydalardan birisi olarak görülürken; bir müzik enstrümanı çalmak, sosyalleşmek, yeterli ve kaliteli uyku ve birden fazla dil konuşabilmek de etkin yöntemlerden.

Yan gelip yatmamayı alışkanlık haline getirmelisiniz. Çünkü gerçekten de "sağlam kafa, sağlam vücutta bulunuyor." Eğer ki beyin sağlığınızı zinde tutmak istiyorsanız, egzersiz yapmanız gerekiyor. Düzenli egzersiz yapmak; hafıza, dikkat, işlem hızı, planlama ve çoklu görev gibi yönetici işlevlerde önemli gelişmeler sağlar. Bununla birlikte, tüm bu egzersizleri geçe bırakmayın. Yapılan araştırmalar, orta yaş düzeyinde yapılan egzersizlerin; emeklilik sonrası yaşlarda yapılan egzersizlere kıyasla yaşlılıktaki beyin sağlığı üzerinde önemli katkıları olduğunu gösteriyor. Görünüşe göre, orta yaş, 20 veya 30 yıl sonraki beyin sağlığı için yapılabilecekler --fiziksel, entelektüel ve sosyal-- açısından iyi bir teşvik zamanıdır.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir