Post Author Avatar
Gürkan Akçay
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör

Düşüncesini ve pratiğini onaylamadığınız bir politik görüşle karşı karşıya kaldığınızda, kendinizi ateşli bir anlaşmazlığın ortasında bulursunuz. Konunun ne olduğunun çok da bir önemi yoktur. Nihayetinde, argümanlarınızın takdir edilmediğini, hatta dikkate dahi alınmadığını hissedersiniz. Hepimiz yaşadık ve yaşıyoruz...

Peki tam bu sırada; düşünceleriniz kabul görmediğinde, dikkate dahi alınmadığında ya da reddedildiğinde, karşı tarafta konumlanmış o kişinin beyninde tam olarak neler olduğunu merak ediyor musunuz?

16 Aralık 2019'da Nature Neuroscience'da yayımlanan bir araştırmada, anlaşmazlıklar sırasında insanların beyin aktiviteleri kaydedildi.

Yapılan deneylerde, çift halindeki 42 katılımcıdan bazı finansal kararlar almaları istendi. Deney kapsamında, her bir katılımcı, gayrimenkullere değer biçmek ve bu değerlendirmelere ilişkin bahse girmek durumunda bırakıldı. Katılımcılar, değerlendirmelerindeki kendine güven hisleri arttıkça, bahis olunan para miktarını da artırabildiler.

Uzlaşamama Anının Beyin Taramaları

Her bir katılımcı, bu görevi gerçekleştirirken; bir yandan da beyin taraması uygulandı. Taramalar sırasında aradaki cam bariyerler sayesinde, beyin görüntülemesi yapılan çift, birbirlerinin değerlendirmelerini ve bahis ettikleri para miktarını görebildi.

Katılımcılar, gayrimenkulün fiyatında uzlaşı yaşadıklarında; her birinin kendi biçtiği değer konusunda kendisine daha fazla güvendiği ve daha fazla parayı bahis ettikleri görüldü. Bu durum son derece anlaşılırdır; çünkü, eğer sizinle uzlaşırsam; haklı olduğunuza dair inancınız daha da artar. Yani aslında, her katılımcının beyin aktivitesi aynı zamanda da partnerinin kendine olan güveninin kodlamasını yansıtıyordu. Daha da özelde, beynin bilişsel uyumsuzluk durumunda görev aldığı bilinen posterior medial frontal korteksteki beyin aktivitesi, partnerin kendine olan güveninin de izini taşıdı. Tarama sonuçları; bir katılımcı kendine daha çok güvendikçe, partnerinin de kendine daha çok güvenir hale geldiğini gösterdi.

Ancak, ilginç bir biçimde, insanlar uzlaşamadıklarında, beyinleri, diğer kişinin düşüncelerinin güçlülüğüne dair daha az hassas hale geliyor. Uzlaşamama durumunda ise, beynin posterior medial frontal korteksinde, partnerin güveninin izlerini taşımadığı görüldü. Sonuç olarak, fikirsel olarak uzlaşılamayan partnerin sahip olduğu düşüncenin (düşüncesine güvensin ya da güvenmesin); insanların haklı oldukları kanısı üzerinde pek bir etkisi bulunmuyor.

Araştırmacılar; bu durumun, katılımcıların uzlaşamadıkları partneri gözardı ettikleri anlamına gelmediğini; çünkü katılımcıların, partnerlerinin değer ve bahislerine yönelik hafızalarını test ettiklerini söylüyorlar. Bundan ziyade, uzlaşılamayan düşünceler, yanlış olarak kategorize ediliyor ve dolayısıyla da düşüncelerin bütün güçlülüğü önemsiz görülüyor.

Kutuplaşmış Bir Toplum

Araştırma ekibi, anlaşmazlıkların siyasi konular gibi daha ateşli meseleler hakkında olduğunda, insanların, muhalif görüşlerin gücünü dikkate alma olasılıklarının daha düşük olduğundan şüpheleniyor.

Araştırma sonuçları, toplumdaki bazı güncel meselelere dair uzlaşmazlıklara da ışık tutabilir. Örneğin, son 10 yıldır, iklim bilimciler iklim değişiminin insan kaynaklı olduğu konusunda daha güçlü bir güven sahibi olduklarını ileri sürdü. Ancak ABD'de Pew araştırma merkezi tarafından yapılan bir anket çalışması, aynı zaman diliminde Trump yanlısı Cumhuriyetçilerin bu görüşün doğru olduğu hakkındaki inançlarının düştüğünü gösterdi. Burada daha kompleks, birden fazla temele sahip nedenler olsa da; aynı zamanda diğer insanların görüşlerinin gücünün beynimizde nasıl kodlandığına dair bir önyargı ile ilişkili olabilir.

Araştırma bulgularını, ülkemizdeki güncel politik meseleler özeline de yansıtabiliriz. Örneğin, Kanal İstanbul konusunda ileri sürülen aksi görüşlerin, ne kadar "kendinden emin ve güvenilir" veya "tutarsız ve belirsiz" olsa da; kanalı inşa etmeye taraf olanların fikirleri üzerinde çok az bir etkisi olacaktır. Fakat, hali hazırda bu "çılgın projeye" karşı olanların sahip olduğu düşünceleri daha da güçlendirecektir.

Peki karşı tarafın üyeleri tarafından duyulma şansınızı nasıl arttırabilirsiniz? 

Araştırma, denenmiş ve test edilmiş bir yönteme (Brexit konusunda ikiye bölünen İngiltere'de Kraliçe II. Elizabeth'in yaptığı gibi) yeni bir destek sunuyor: Ortak zemin arayışı.

Karşı tarafın neden yanlış, bizim ise neden haklı olduğumuzu gösteren bir yığın kanıtın sunulduğu uzlaşmazlıklarda, çok dikkatlice gerekçelendirilmiş bir düşünceyle başlamak pek işe yarar bir yöntem değildir. Fakat, ortak bir zeminden çıkış yapmak --bu da problemde uzlaşılan bir yer olabilir--; yani en başından “yıkıcı” olarak kategorize edilmenin önüne geçerek argümanların gücünün önem kazanması olasılığını artıracaktır. Kabul edelim ya da etmeyelim, yaşadığımız gerçeklik --ne yazık ki-- bunu gerektiriyor.

Aşıların, otizme sebep olduğu gibi yanlış bir kavrayışa sahip olduğundan çocuklarına aşı yaptırmayı reddeden ebeveynleri ikna etme girişimlerini ele alalım. İnsanları gerçeklere ikna etmenin zorluğunun ardında da aynı neden yatar. Hali hazırda yerleşik bir kabulü doğrudan hedef alan güçlü kanıtların, zihinleri değiştirme etkisinin düşük olduğu, psikoloji araştırmaları tarafından defalarca ortaya konuldu. Bunun yerine, aşıların çocukları potansiyel olarak ölümcül hastalıktan koruduğu gerçeğine odaklanmak -ebeveynlerin daha kolay uzlaşabileceği bir ifade-; çocuklarını aşılama niyetlerini üç kat artırabilir.

Ateşli bir anlaşmazlığın ortasında, değişimin anahtarının genellikle ortak bir inanç veya güdü bulmak olduğunu hatırlamaya çalışın.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir