Post Author Avatar
Tuğay İlyasoglu
Boğaziçi Üniversitesi - Çevirmen/Yazar

Gerek bilimsel veriler gerekse bizim kendi tecrübelerimiz bize uykunun ne kadar önemli ve faydalı olduğunu defalarca kanıtladı. Biz de hep günde kaç saat, ne şekilde, ne zaman uyursak en fazla faydayı elde ederiz gibi sorularla uykunun varlığına odaklandık, yokluğundan olabildiğince kaçınmaya çalıştık.

Oysa yakın dönemde gerçekleştirilen araştırmalar bizi uykunun hiç düşünmediğimiz başka bir yüzü ile karşı karşıya bıraktı. Bazı durumlarda, uykunun yokluğu, varlığından daha anlamlı ve faydalı olabiliyor.

Bu bazı durumların başında da travma sonrası stres bozukluğu (post-traumatic stress disorder – PTSD) geliyor.

Travma sonrası stres bozukluğu nedir?

Travma sonrası stres bozukluğu, maruz kalınan beklenmedik ve şiddetli travmanın yol açtığı bir kaygı bozukluğu. Bu bozukluğu geliştiren kişi, muhtemel bir ölüm ya da ölüm tehdidi, ciddi bir yaralanma ya da fiziksel bütünlüğüne yönelik bir tehdit ile karşı karşıya kalıyor ya da bu olaylara şahit oluyor.

Travma sonrası stres bozukluğunun üç temel semptomu var.

Olayı tekrar tekrar deneyimleme: Hasta, sık sık zihinde beliren hatıralar, görüntüler, düşünceler; geçmişe dönüşler (flashbacks) veya rüyalar vasıtasıyla olayı sürekli yeniden deneyimliyor. İçsel veya dışsal uyaranlarla tetiklenen bu yeniden deneyimleme hali üzerinde kişinin neredeyse hiçbir kontrolü söz konusu yok.

Kaçınma hali: Travma sonrası stres bozukluğu yaşayan kişiler gerek travma ile ilgili uyaranlardan gerekse genel olarak günlük aktivitelerden kaçınıyor, olağan hayat akışlarına daha az ilgi gösteriyor, genel olarak daha hissiz gözüküyor ve daha donuk duygusal tepkiler veriyorlar.

Diğer bir taraftan ise aşırı bir uyarılmışlık hali sergiliyorlar. Dolayısıyla uyku ve konsantrasyon problemlerine ek olarak huzursuzluk ve abartılı irkilme tepkileri de sergiliyorlar.

Ciddi bir travmaya maruz kalmış birine, travma sonrası stres bozukluğu teşhisi konulabilmesi için bu üç temel semptomun en azından bir aydır devam ediyor olması gerekiyor.

Travma sonrası stres bozukluğu nasıl gelişiyor?

Bilim insanları travma sonrası stres bozukluğunun korku koşullanması sonucunda gerçekleştiğini ileri sürüyor. Bu yaklaşıma göre kişinin yaşadığı travma yani şartsız uyaran, yoğun bir korku ve yüksek uyarılmayı yani şartsız tepkiyi tetikliyor. Olay sırasında mevcut bulunan, bilinçli olarak fark edilebilen ya da edilemeyen, işaretler ise şartlı uyaran vazifesi görerek, kişinin yine sanki olayı yaşıyormuş gibi tepkiler vermesine sebep oluyor ve böylece bu tepkiler de şartlı tepki halini alıyor. Şartlı tepkiler, travmadan çok uzun süre sonra bile varlıklarını sürdürebiliyorlar.

Uykunun travma sonrası stres bozukluğu açısından önemi

Travma sonrası stres bozukluğu üzerine çalışan bilim insanları, hastaları tedavi edebilmek için travmanın yeniden yaşanmasına sebep olan korkuyu tetikleyen anıların (yeniden) konsolide edilmesini engelleyerek, korku şartlanmasını söndürmek üzerine çalışıyorlar. Bunu da ya çeşitli farmakolojik ajanlar kullanarak ya da sönümleme egzersizleri ile (extinction training) gerçekleştirmeye çalışıyorlar.

Oysa anıların konsolide edilmesinde son derece etkili, hayatımızın ortasında yer alan, herkesin erişiminin olduğu ve son derece ucuz bir eylem var: uyku.

Anıların konsolide olmadan önceki süreçte bozulmalara eğilimli, son derece hassas ve kırılgan oldukları biliniyor. Uyku bu anıların konsolide edilmesinde oldukça önemli bir yere sahip. Örneğin öğrenme sonrasında uyumak yeni edinilen bilgilerin konsolide edilme sürecini hızlandırıyor ve hatırlama performansını iyileştiriyor. Söz konusu duygusal içerikli anılar ya da olaylar olunca da bu durum değişmiyor, uyku onların da uzun dönem muhafaza edilmelerinde kritik bir yer taşıyor.

Uyku yoksunluğu ise anıların konsolide olmasına engel olarak hatırlanma sürecinin, belli bir ölçüde, sekteye uğramasına sebep olabiliyor. Peki bu ölçü, travma sonrası stres bozukluğunun oluşmasına engel olabilecek kadar kuvvetli olabilir mi? Henüz gerçek travma mağduru insanlarla yapılmış böyle bir araştırma yok ancak yine de konuyla ilgili oldukça enteresan araştırmalar söz konusu.

2015 yılında Sleep dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre travmatik bir filme maruz kalan katılımcılardan aynı gece uyku yoksunu bırakılanları, bu deneysel travmaya, normal uyku düzenlerine devam eden katılımcılardan daha farklı tepkiler veriyor. Uyku yoksunu bırakılan gruptaki katılımcılar, travmatik sahnelerden duygusal olarak daha az etkileniyorlar ve bu sahneler daha az istemeden akıllarında beliriyor.

2010 yılında Kuriyama ve arkadaşlarının gerçekleştirdiği diğer bir araştırma, katılımcılar yine filmler kullanılarak deneysel bir travmaya maruz bırakılıyorlar. Bu araştırmanın sonuçları da uyku yoksunu bırakılan katılımcıların, normal uyku düzenlerine devam edenlere kıyasla daha az travma sonrası stres bozukluğu semptomları sergilediğini ve korkuyu şartlanmasını genellemediklerini ortaya koyuyor.

2017 yılında Behavioral Brain Research dergisinde yayımlanan ve sıçanlarla gerçekleştirilen bir araştırma ise konuya yepyeni bir boyut kazandırıyor. Araştırmadaki sıçanlar, deneysel bir manipülasyon ile strese maruz bırakılıyorlar. Sonrasında bu sıçanların bir kısmının olayın hemen arkasından uyuması engellenirken, diğer bir kısmının ilk normal dinlenme/uyku saatinde uyuması engelleniyor. 7 gün boyunca da tepkileri gözlemleniyor. Sonuç olarak araştırma ilk normal dinlenme saatinde uyku yoksunu bırakılan sıçanların travma sonrası stres bozukluğu tepkilerinin, olaydan hemen sonra uyku yoksunu bırakılan sıçanlara kıyasla, büyük ölçüde düzeldiğini ortaya koyuyor. Özetle uykudan ne zaman vazgeçilmesi gerektiği de hastalığın tedavisinde önemli bir kriter.

Uyku yoksunluğu çözüm olabilir mi?

Son derece ciddi bir rahatsızlık olan travma sonrası stres bozukluğu yaşayan hastaların %30’u çalışma becerilerini kaybediyor. Üstelik intihara, normal popülasyona kıyasla 6 kat daha meyilliler.

Travma sonrası stres bozukluğu ile savaşta hali hazırda kullanılan farmakolojik ajanlar ya da sönümleme egzersizleri etkinlik, zaman, maliyet ve yan etkiler açısından birçok artı ve eksikler içeriyor ve maalesef hastaların dertlerine de her zaman çare olamıyorlar.

Herkesin erişimi olan, uygulaması kolay, ucuz ve hiçbir yan etkisi olmayan uykunun bu konuda bir gelecek vaat ettiği ortada ama ne kadar başarılı olacağını zaman ve yeni araştırmalar gösterecek.
Kaynak ve İleri Okuma
  • Blechert, J., Michael, T., Vriends, N., Margraf, J. & Wilhelm, F. H. (2006) Fear conditioning in posttraumatic stress disorder: Evidence for delayed extinction of autonomic, experiential and behavioral responses. Behavior Research and Therapy, 45, 2019-2033.
  • Brewin, C. R. (2001) A cognitive neuroscience account of post-traumatic stress disorder and its treatment. Behavior Research and Therapy, 39, 373-393.
  • Cohen, S., Kaplan, Z., Zohar, J., & Cohen, H. (2017) Preventing sleep on the first resting phase following a traumatic event attenuates anxiety-related responses. Behavioral Brain Research, 320, 450-456.
  • Kuriyama, K., Soshi, T., & Kim, Y. (2010) Sleep deprivation facilitates extinction of implicit fear generalization and physiological response to fear. Biological Psychiatry, 68, 991-998.
  • Porcheret, K., Holmes, E.A., Goodwin, G.M., Foster, R.G., Wulff, K. (2015) Psychological effect of an analogue traumatic event reduced by sleep deprivation. Sleep, 38(7), 1017-1025.
  • VanElzakker, M. B., Dahlgren, M. K., Davis, F. C., Dubois, S. & Shin, L. M. (2014) From Pavlov to PTSD: The extinction of conditioned fear in rodents, humans and anxiety disorders. Neurobiology of Learning and Memory, 113, 3-18.
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir