Post Author Avatar
Gürkan Akçay
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör
Sevgiliden uzak kalmanın pek hoş bir durum olmadığını hemen hemen herkes bilir. Alana dair yapılan araştırmalar; romantik bir ilişki içerisinde bulunulan partnerden uzun süreli bir ayrılığın, ilişkinin taraflarında uyku düzensizlikleri gibi problemlerden tutun da daha ciddi olan ansiyete ve depresyon gibi rahatsızlıklara sebep olabildiğine dair deliller sağlıyor. Artık araştırmacılar bu davranışsal ve psikolojik etkilerin arkasında yatan nörokimyasal mekanizmaları tanımlıyorlar.

2009 yılında yayımlanan bir çalışmada, araştırma ekibi; dişi partnerlerinden 4 gün boyunca ayrılan erkek tarla farelerinin depresyon tarzı davranışlar sergilediği ve insanlardaki stres hormonu olan kortizol hormonunun kemirgenlerdeki karşılığı olan kortikosteron seviyelerinde artış yaşadıkları gözlemlendi. Öte yandan erkek kardeşlerinden ayrılan erkek fareler bu semptomlardan herhangi birini göstermediler. Bu da; sosyal bir izolasyondan ziyade, tepkinin, eş ayrılmasıyla bağlantılı olduğunu ortaya koyuyor. Öte yandan, hayvanlara kortikosteron yayılımını engelleyici bir ilaç verildiğinde, bir sonraki ayrılıkta depresyon tarzı davranışlar sergilemedikleri görüldü, bu da stres hormonunun tepkinin kaynağı olduğunu doğruluyor.

Ayrılma, birçok yönden uyuştucuyu bırakmaya benzetilir. Yapılan araştırmalar, tek-eşli hayvanlarda, birlikte yaşamın ve çiftleşmenin; duygusal bağlılığı güçlendiren hormonlar olan oksitosin ve vazopresin seviyelerinde artışa sebep olduğunu ve beynin ödülle ilgili bölgelerinde bir aktivasyona neden olduğunu ortaya koymuştu. Sonuç olarak, tarla fareleri partnerlerinden -kısa bir süreliğine olsa da- ayrıldığında uzaklaşım semptomları deneyimliyor. Çalışmanın yürütücülerinden davranışsal sinirbilimci Larry young; kısa vadede bu mekanizmanın rahatsız edici bir hal oluşturduğunu bu yüzden hayvanların bağları tekrar kuracakları partnerlerini aramak istediklerini söylüyor.

İnsan çiftleri üzerinde yapılan daha yeni bir araştırmada ise, ekip; 4 ila 7 günlük bir ayrılığın ardından deneklerin kortizol seviyelerindeki bir artışla birlikte kırgınlık ve uyku bozuklukları gibi uzaklaşım semptomları sergilediklerini gözlemledi. Bunun yanı sıra, ilişkilerine dair yüksek seviyede endişe duyduğunu söyleyen deneklerin kortizol seviyelerinde keskin yükselmeler görülürken, ayrılma sırasında daha düşük endişe ve stres seviyesine sahip olduğunu söyleyen deneklerde de kortizol seviyesinde ve fiziksel rahatsızlık hissinde artışlar olduğu gözlemlendi. Tıpkı tarla farelerinde yürütülen çalışmada olduğu gibi, bu sonuçlar ayrılık ile kortizol arasında belirli bir bağlantı olduğunu ortaya koyuyor, dolayısıyla kortizol salınımını engelleyici ilaçlar insanların partnerlerinden ayrılma zorluğuyla mücadele edebilmelerine yardımcı olabilir.

Öte yandan, anne-çocuk bağından evrimleşen çift bağı; romatik bağları neden bu denli güçlü hissetiğimize dair bir açıklama getirebilir. Oksitosin, vazopresin ve dopamin gibi kimyasallar; hem ebeveyn bağı hem de romantik ilişki bağının kurulması ve bozulmasıyla ilgili davranışsal örgülerden sorumlu olarak gözüküyor. Ebeveyn-çocuk ve yetişkin romantik ilişkilerinin temel düzeyde birbirinden farklı olduğunu biliyoruz, fakat görünen o ki uzaklaşma durumunda aynı fonksiyonel amaç devreye giriyor ve diğer kişinin yanında olma isteğini doğuran psikolojik bir dürtü meydana çıkıyor.

Romantik bir ilişkinin bozulmasının ardından kişinin beyninde meydana gelen değişimleri yazdığımız makalemizde, yapılan fMRI taramalarına değinmiştik. Birisine fena halde vurulduğunuzda, bu durum beyninizdeki “ödül” nöronlarını aktif hale getirir ve bu da iyi hissetmenize sebep olan dopamin hormonunun salgılanmasını tetikler. Ancak dopamin ile ilgili bir şey var ki; o da; geriye sürekli daha fazla isteyen bir beyin bırakmasıdır. Bu da; onsuz olamayacağınız hissinin yer aldığı yeni bir aşka dair obsesif olma durumunuzu açıklıyor. Bir ilişki içerisinde olduğumuzda beynimiz sonunda daha stabil (istikrarlı) bir dokuya sahip oluyor, fakat yine de sevdiğimizin yanında olmak durumuna dair bir dopamin beklentisine giriyor. Ve bu kişi sizden aniden uzaklaştığında, geriye bir sonraki dopamin salgısı için bekleyen bir beyin kalıyor. Bu sonuç; yeni bir aşk fazına obsesiflik durumuna çok benziyor fakat çok kötü bir şekilde seyrediyor.

Beynin ödül sistemleri hala kendi romantik “tamircisini” bekliyor, fakat bekledikleri yanıtı alamıyorlar. Ve tıpkı uyuşturucu bağımlılığına batmış bir kimse gibi, yanıt almak için daha fazla istek uyandırıyorlar.




Kaynaklar:

- Saint Louis University Medical Center. "Just slip out the back, Jack: Are humans hardwired to break-up and move on?." ScienceDaily. www.sciencedaily.com/releases/2015/03/150325151729.htm (accessed July 9, 2016).
- Westly, E. "Why It Hurts to Be Away from Your Partner" ScientificAmerican MIND. http://www.scientificamerican.com/article/why-it-hurts-to-be-away/ (accessed July 9, 2016).
- Sıngh, M.  "Breaking Up Is Hard To Do, But Science Can Help." http://www.npr.org/sections/health-shots/2015/01/13/376804930/breaking-up-is-hard-to-do-but-science-can-help (accessed July 9, 2016).
- Dailey, René M., Abigail Pfiester, Borae Jin, Gary Beck, and Gretchen Clark. "On‐again/off‐again dating relationships: How are they different from other dating relationships?." Personal Relationships 16, no. 1 (2009): 23-47.
- Brian B. Boutwell, J. C. Barnes, Kevin M. Beaver. When love dies: Further elucidating the existence of a mate ejection module..Review of General Psychology, 2015; 19 (1): 30 DOI:10.1037/gpr0000022




Bu içerik BilimFili.com yazarı tarafından oluşturulmuştur. BilimFili.com`un belirtmiş olduğu “Kullanım İzinleri”ne bağlı kalmak kaydıyla kullanabilirsiniz.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir