Post Author Avatar
Yusuf Cem Durakcan
Boğaziçi Üniversitesi - Çevirmen/Yazar

Amyotrofik Lateral Skleroz (ALS) hastalığına, Stephen Hawking’de görülmesi ve ilgili konuda başlatılan farkındalık kampanyaları sayesinde toplumun büyük bir bölümünün aşina olduğunu söyleyebiliriz. Stephen Hawking henüz 21 yaşındayken tedavisi bulunmayan bu hastalığa yakalandı. Hastalık motor nöronlarının zamanla yüzde seksenini öldürdü ve sinir sistemini felç etti. Zihinsel faaliyetleri etkilenmese de, hastalık Hawking’i tekerlekli sandalyede yaşamaya mahkûm etti. Bu hastalığın nüfusa oranla görülme oranının ise görece düşük olduğu görülüyor. Nüfusun yüz binde 2 ila 6 kadarı, Hawking’i tekerlekli sandalyede yaşamaya mahkûm eden bu hastalığa yakalanıyor. Bu oranı göz önüne alınca, hastalığa yakalanan bireyleri şansız olarak atfedebiliriz.

Diğer bir taraftan, 49 sayı içerisinden belirlenen 6 sayının doğru tahmini ile büyük ödülün kazanıldığı sistemde 13,983,816 farklı kombinasyondan 1 tanesi büyük ödülün sahibi olur. Eğer siz de doğru kombinasyonu bir şekilde tahmin ettiyseniz, kendinizi şanslı olarak nitelendirmeniz gayet normaldir.

Bu iki uç örneğin dışında, yaşam süremiz boyunca sayısız ihtimal içerisinde birçok olumlu ya da olumsuz olayı tecrübe ederiz. Karşılaştığımız olayların bize sağladığı fayda üzerinden de, ne kadar şanslı olabileceğimizin çıkarımını yaparız.

Tabii ki bir olayın gerçekleşmesi için gerekli bütün parametrelerin varlığı, o olayı kesin bir şekilde tecrübe edeceğiniz anlamına gelir. Zar örneği ile devam edelim. Bir zarı attığınızda 6 sayısının üstte olma ihtimali altıda bir gibi görünür. Ancak zarın kesin olarak 6 gelmesi, zarı atış açınız, zarı atarken uyguladığınız kuvvet, hava sürtünmesi, zarın ağırlığı, zarın zeminden sekme miktarı gibi birçok değişkene bağlıdır. Dolayısıyla, eğer bütün koşulları ayarlarsanız, zarın 6 gelme ihtimali %100'dür. Bu denklem içerisinde yapılacak her bir değişiklikle, zarın 6 gelme ihtimali artırılıp azaltılabilir. Diğer bir taraftan, aslında hiç var olmayan bitkileri arayarak ya da bir ağacın dalına bez bağlayarak daha olumlu olaylarla karşılaşmayı ummanın mantıksız olduğu da aşikar. Peki, kendimizi şanslı hissetmek, olumlu olayları tecrübe etme ihtimalimizi artırarak ''şanslı'' olmamızı sağlıyor olabilir mi?

Açık bir şekilde, şans kavramı zihnimizde kurduğumuz bir şeydir. Diğer bir deyişle, şans bir ruh halidir. Bu alanda yapılmış bilimsel çalışmalar da mevcut. Bu çalışmalardan birisinde, deneysel psikolog Richard Wiseman şans kavramını bilimsel olarak keşfetmek için, İngiltere'de bulunan Hertfordshire Üniversitesi'nde bir "şans laboratuvarı" kurdu. Yapılan ölçeklerde kendilerini şanslı ya da şanssız olarak nitelendiren 700 birey üzerinde çalışma yürüten Wiseman, ilk olarak bu algı ile piyango biletinden ödül kazanma arasında bir ilişki olup olmadığını araştırdı. Kendini şanslı hissedenler şanssız hissedenlere kıyasla kendine 2 kat daha fazla güvense de, tahmin edebileceğiniz gibi, kazanma ihtimali değişmedi.

Tabii ki, çalışma bununla sınırlı kalmadı. Wiseman daha sonra katılımcıların aile yaşamından, kişisel hayatından, mali durumundan, sağlık ve kariyerinden ne kadar memnun olduğunu sorgulayan standartlaştırılmış "yaşam memnuniyeti" ölçeğini uyguladı. Sonuçlar çarpıcıydı. Kendini şanslı hisseden bireylerin, kendini şanssız ya da nötr hisseden bireylere kıyasla, yaşamlarının her alanında daha fazla tatmin duygusu içerisinde olduğu ortaya çıktı. Bu noktada bir soru daha sorabiliriz. Tatmin duygusu içerisindeki ruh halinin, gerçek yaşamda bireyin şanslı olarak tanımlanmasını sağlayacak sonuçları olabilir mi?

Wiseman yaptığı çalışma kapsamında, uzlaşmacı olma, vicdanlılık, dışa dönüklük, duygusal dengesizlik ve açıklık ölçen ‘’büyük beşli’’ kişilik ölçeğini katılımcılara uyguladı. Sonuçlar şanslı ve şanssız insanlar arasında uzlaşmacı olma ve vicdanlılık açısından bir fark olduğunu ortaya koymasa da, dışa dönüklük, duygusal dengesizlik ve açıklık açısından önemli farklılıklar olduğunu gösterdi.

Ölçekte elde edilen veriler üzerinden bazı çıkarımların yapılması mümkün. Wiseman’a göre, dışa dönüklük ile bazı olayları tecrübe etme ihtimali arasında bağlantı kurulabilir. Dışa dönük bireyler, "çok sayıda insanla tanışabilir," "sosyal mıknatıs olur " ve "insanlarla irtibatta kalır". Örnek vermek gerekirse, şanslı insanlar daha fazla gülümser ve şanssız insanlardan daha fazla göz teması kurar ve bu da daha fazla fırsat yaratabilecek sosyal etkileşimlere neden olur.

Nevrotiklik ya da duygusal dengesizlik puanı, bireyin kaygı ve rahatlık durumunu ölçer. Wiseman’ın bulgularına göre, şanslı insanlar şanssız insanların neredeyse yarısı oranında kaygı seviyesine sahip. Kendini şanslı hisseden bireylerin daha rahat olması, karşılaşılacak fırsatları fark etme ihtimalini artırır.

Wiseman ayrıca şanslı kişilerin şanssız kişilere kıyasla açıklık puanının daha yüksek olduğunu keşfetti. Bu durum, şanslı bireylerin hayatlarında yeni deneyimlere açık olduğunu gösteriyor. Şanslı bireyler, genel yönelimlere bağlı olma eğiliminde değil ve öngörülemezlik kavramından hoşlanıyor. Hal böyle olunca da, yeni fırsatlarla karşılaşma ihtimalleri artıyor.

Beklentinin de diğer bir önemli faktör olduğunu söyleyebiliriz. İyi şeylerin olabileceğini düşünmek, yapılan işi daha fazla sahiplenmeyi sağlar. Bu noktada karşılaşılan zorlukların da fırsata dönüştürülmesi mümkün olabilir. Stephen Hawking’in kendi sözleriyle tanımladığı gibi; ‘’ Teorik fizikte çalışmayı seçtiğim için şanslıyım, çünkü içinde bulunduğum durumun ciddi handikaplara sebep olmadığı birkaç alanlardan biri teorik fizik.’’
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir