Post Author Avatar
Sevkan Uzel
Yıldız Teknik Üniversitesi - Çevirmen/Editör

Ozon katmanının bugünlerde en çok konuşulan işlevi, bizi güneşin zararlı morötesi ışınlardan koruması. Aslında ozonosferin bizim için yaptığı, fakat pek fazla kişinin bilmediği önemli bir rolü daha var: Canlılığın sudan karaya çıkmasında, ozon katmanının payı büyük.

Dünya'da oksijen (O2) üretimi, 2 milyar yıldan fazla süre önce, su moleküllerinin güneş tarafından ayrıştırılması ve daha da önemlisi okyanuslardaki mavi-yeşil alglerin fotosentez yapması ile başladı. Milyonlarca yılın ardından, O2 Dünya atmosferinde birikmeye başladı.

Ayrıca Omolekülleri morötesi ışınımı soğurduğunda gerçekleşen fotokimyasal ayrışma (molekülün iki ayrı oksijen atomuna ayrılması) yoluyla, ozon oluşmaya başladı. Oksijen atomları (O) ve oksijen molekülleri (O2) birbirleri ile etkileşerek, ozon (O3) oluşturdu. Yaklaşık 600 milyon yıl önce, canlılığı morötesi ışınımın zararlı dalgaboylarından (200-300 nm arası dalgaboylarından) korumaya yetecek ölçüde ince bir ozon katmanı oluşmuş oldu.

Bakteriler fotosentezle kendi besinini üretebilen ilk canlılardı. Atık ürün olarak açığa çıkan oksijeni o denli büyük miktarlarda dışarı verdiler ki gezegenimizin atmosferini kalıcı olarak değiştirdiler. Oksijenli bir dünyada yaşıyor olmamızı onlara borçluyuz. Şimdi bile okyanuslardaki fotosentetik bakteriler, aldığınız her soluktaki oksijenin yarısını üretmekte ve bir o kadar karbondioksidi de tutmaktadır.
(…)
Diğer yarısı ise evcilleştirilmiş bakteriler olan kloroplastları kullanarak fotosentez yapan karasal bitkilerden gelir. O halde teknik olarak, soluduğumuz bütün oksijenin kaynağı bakterilerdir.
- Ed Yong (Mikrobiyota)

Ozon katmanı oluşmadan önce yaşam sadece okyanuslarda bulunabiliyordu. Çünkü suyun derinliklerindeki organizmalar, üzerlerindeki kalın su katmanı sayesinde UV ışınlarından korunabiliyorlardı. Tabi fotosentez yapmalarına yetecek ışığı da alabiliyorlardı. Ozonosfer, canlıları morötesi ışınımın tehlikelerinden koruyabilecek kadar kalınlaşınca (600 milyon yıl kadar önce), devasa bir canlı çeşitliliği başgösterdi. Bu hızlı çeşitlenme Kambriyen Patlaması olarak bilinir.

Kambriyen Patlaması sırasında, okyanuslarda çok sayıda karmaşık çok hücreli organizma (bilinen tüm hayvan şubeleri/filumları) evrildi. Deniz canlıları hareketli hâle geldi ve okyanusun daha fazla güneş ışığı alan sığ alanlarına ilerlediler. Silüryen Dönem'de (yaklaşık 420 milyon yıl önce) ozon katmanı canlıların karada hayatta kalmasına izin verecek denli kalınlaştı ve suyun kalkan görevi görmesine gerek kalmadı.

Karada vakit geçirmeye başlayan ilk organizmalar, büyük olasılıkla su düzeyinin gel-gitlerle değiştiği alanlarda yaşayan algler ve mantargillerdi. Karada bulunan en eski fosillerden bazıları bu organizmalara ait ve 480-460 milyon yıl öncesinde yaşadıkları sanılıyor. Daha sonraları, bütünüyle karada yaşayan ilk organizmalar olan bitkiler evrildi. Bu noktada, ozon katmanı hâlâ nispeten inceydi. Dolayısıyla o dönemde yaşamış olan bitkilerin, sitonemin gibi UV engelleyici bazı bileşenler ürettiği düşünülüyor. Karada yaşamaya başlayan ilk hayvanlar ise 450 milyon yıl kadar önce sudan çıkan çokayaklılar (kırkayaklar ve çıyanlar), örümcekler ve modern böceklerin ataları gibi eklembacaklılardı.

1970'lerde, bilimciler insan üretimi bazı kimyasalların ozon çözünmesine yol açtığını keşfetti. Kloroflorokarbonlar, stratosferdeki toplam ozonun %4'ünü ayrıştırmıştı bile. Ozonosferdeki bu incelme, Dünya yüzeyine çok daha fazla UV ışınının ulaşması anlamına geliyordu.

Ozon incelmesinin fark edilmesi büyük ilgi topladı. İnsanlarda, başta  cilt kanseri olmak üzere, kanser vakalarının artacağı tahmin edildi. İnsanla birlikte diğer tüm hayvanların da göz ve deri sağlığında sıkıntıların çoğalacağı öngörüldü. Bitkiler de morötesi ışınımdaki artışlara çok duyarlıydı ve tarımsal ekinlerin çoğunun bu olaydan etkilenmesi kaçınılmazdı. Planktonların da ozonosfer incelmesinden hiç hoşlanmayacakları belliydi, ki planktonik organizmalar neredeyse tüm sucul besin zincirlerinin en temelini oluşturur ve çeşitliliklerindeki bir düşüş, tüm deniz canlılarının felaketi anlamına gelir.

Tüm bu düşüncelerin sonucunda, 1990'larda bir çok ülke hükümeti tarafından, ozon katmanına zarar veren kimyasalların kullanımını durduran Montreal Protokolü imzalandı. Bu protokol son derece yararlı oldu ve ozon katmanı o günden bu yana yavaş yavaş yeniden kalınlaşmaya başladı.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir