Post Author Avatar
Gürkan Akçay
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör

Bilimsel ya da farklı konseptteki bütün tartışmalarda, en çok yapılan yanlışlardan birisi mantıksal safsataların kullanımıdır. Bu durum, büyük oranda, insanlara mantıksal safsataların öğretilmemesinden kaynaklanır ve doğal olarak da kişi bir tartışma içerisinde kendisinin ya da karşı tarafın mantıksal safsata kullandığının farkına varmaz. Dolayısıyla, mantıksal safsataların neler olduğunu bilmek, onları kolaylıkla saptamamıza yardımcı olacaktır. Herhangi bir argümanda, tek bir mantıksal safsatanın bile varlığı o argümanı tamamen ortadan kaldıracak ve sizi onu reddetmeye zorlayacaktır.

Özelde de sahte-bilimsel ya da doğaüstü inanışları bulunan insanlarla bir tartışma içerisine girdiyseniz, tartışma boyunca karşı tarafın sunduğu argümanlarda mutlaka bir ya da birden fazla döngüsel nedenlerden kaynaklanan safsataya rastgelirsiniz. Bilimsel olmayan inanç sistemleri, bilimsel yöntemle tanımlanamadığı ya da desteklenemediğinden, bu inanışların savunucuları da sundukları argümanlara destek için başka şeylere başvururlar.

Mantıksal safsataların çoğu, birbirine çok benzerdir ve aynı temel sorunları yaratır. Hatta bazen, hangi safsatanın kullanıldığını anlamak bile imkânsız bir hâl alır ve çoğunlukla da birden fazlası bir arada kullanılır. Bununla birlikte döngüsel nedensellikten kaynaklanan safsatalar, neredeyse sayılamayacak kadar çok olduğundan konuyu bir yazı dizisi ders şeklinde ele alacak, argüman yapılarını inceleyecek, örnek öncülleri değerlendirecek, yaygın kullanılan safsataların neler olduğunu örneklerle açıklayacak ve bu safsataların nasıl kolaylıkla saptanabileceğini göstereceğiz.

Giriş yazısı olan bu yazımızda önce mantık çerçevesine uygun olan bir argümanın yapı ve özelliklerine bakacak, mantıksal safsatanın ne olduğuyla ve insanların neden bu safsatalara başvurduğuyla devam edeceğiz.

Mantıksal Bir Argümanın Yapısı

İster farkında olalım ister farkında olmayalım, argümanlarımızın tamamı belirli bir yapıyı takip eder. Bir ya da birden fazla öncülle başlar ve bu öncüllere dayanarak da argümanlar kendisine bir başlangıç noktası yaratır. Ardından, sonuca bağlamak için mantığın bir ilkesi uygulanır. Bu yapı genellikle sembolik haliyle şu şekilde gösterilir:

Öncül 1: Eğer A, B'ye eşit ise,

Öncül 2: ve B de, C'ye eşit ise,

Mantıksal bağlantı: O halde (eşitlik ilkesi uygulanarak)

Sonuç: A, C'ye eşittir.

Bir argümanın geçerli sayılabilmesi için, argümanın mantıksal formunun da çalışması ve geçerli olması gerekir. Geçerli bir argümanın, eğer öncülleri doğruysa; sonucu da doğru olmalıdır. Ancak, eğer bir ya da birden fazla öncül yanlış ise, geçerli bir mantıksal argüman yine de doğru bir sonuca götürebilir. Güçlü bir argüman, mantığın geçerli olduğu ve öncüllerin doğru olduğu ve bu durumda sonucun da doğru olduğu bir argümandır.

Başka bir örnek verelim.

Öncül 1: Ali, Ahmet'ten uzundur.

Öncül 2: Ahmet, Ayşe'den uzundur.

Mantıksal bağlantı: O halde,

Sonuç: Ali, Ayşe'den uzundur.

Devam ettirebiliriz. Kullandığımız öncüllerin ve bu öncüllere konu olan ögelerin ne olduğunun bir önemi yoktur. Öncüllerim doğru olduğu ve aynı mantık yapısını uyguladığım müddetçe, sonuç da doğru olmalıdır. Ancak, eğer doğru öncüllerim olmasına rağmen yanlış bir sonuca ulaşıyorsam, argüman yapısının çatlak olduğunu bilmem gerekir. Bir başka ifadeyle, tümdengelimci bir argümanda, mantık yapısı, istisnasız her zaman çalışmalıdır, öncüllerim kendi içinde doğru ancak sonuç yanlışsa o halde mantık yapısı çürüktür.

Öte yandan, bir argümanın, doğru olan bir sonuca ulaşmak için yanlış bilgi veya hatalı mantık kullanabileceğini de unutmamak gerekir. Dolayısıyla bir argümanı parçalarına ayırmak oldukça faydalı bir alıştırmadır, çünkü hem kendi argümanlarımızı hem de başkalarının argümanlarını incelememizi ve bunları geçerlilik noktasında eleştirel olarak analiz etmemizi sağlar. Bu yöntem, birinin düşüncesini keskinleştirmek, önyargılardan kaçınmak ve etkili tartışmalar yapmak için harika bir yöntemdir.

Öncüllerin Değerlendirilmesi

Yukarıda da belirttiğimiz gibi, bir argümanın güçlü olabilmesi için, argümanın bütün öncüllerinin doğru olması gerekir. Farklı insanlar, farklı öncüllerle başladıkları için sıklıkla da farklı sonuçlara ulaşırlar. Bu yüzden, her argümanın bütün öncüllerinin değerlendirilmesi iyi bir başlangıç noktasıdır.

Öncüllerle ilgili birkaç potansiyel problem vardır. İlk olarak, öncül yanlış olabilir. Gelin bir örnekle inceleyelim. Örneğin; bir tartışmada taraflardan birisi şöyle bir argüman sunuyor:

"Evrim teorisi yanlıştır, çünkü herhangi bir geçiş fosili bulunmamaktadır."

Bu argüman ilk bakışta güçlü gibi görünmektedir ancak öncülü ("herhangi bir ara fosil bulunmamaktadır") yanlıştır. Çünkü esasında çok fazla sayıda ara fosil bulunmaktadır.

Öncül hatasının ortaya çıktığı bir başka biçim ise, bir ya da birden fazla öncülün aslı olmayan varsayımlara dayandırılmasıdır. Bir argümanın bağımlı olduğu tüm varsayımları belirlemek, genellikle onu çözümlemenin en kritik adımıdır. İnsanlar, sıklıkla, farklı kabullerden kaynaklı farklı sonuçlara ulaşırlar. Çünkü genellikle tercih ettikleri sonuçla en iyi şekilde uyum gösterecek varsayımları seçerler. Psikoloji deneyleri, çoğu insanın arzu ettikleri sonuçlarla başladığını, sonra bu sonucu desteklemek için argümanları tersine çevirdiğini -rasyonelleştirme- göstermektedir.

Varsayımları öncül olarak kullanma problemini çözmenin bir yolu, bu varsayımları dikkatlice tanımlamak ve açıklamaktır. Bu tür argümanlar genellikle "hipotetik" yani varsayımsal olarak adlandırılır. Eğer iki insan argümanlarını değerlendirir ve öncül olarak farklı varsayımları kullandıklarını fark ederlerse, en azından "uzlaşamadıkları konusunda uzlaşabilirler."

Öncüllerdeki potansiyel problemlerin üçüncüsü çok daha sinsidir: Gizli öncül. Açıkçası, eğer bir tartışma, gizli bir öncül üzerine kurulmuşsa, uzlaşmak neredeyse mümkün değildir. Dolayısıyla, farklılıkları çözebilmek için, geriye dönüp gizli bir öncülün bulunup bulunmadığını irdelemek önemlidir.

Şimdi gelin, ara geçiş fosili örneğine tekrar geri dönelim. Neden bütün bilim insanları bolca ara geçiş formu fosiline sahip olduğumuza inanırken, evrim inkârcıları (yaradılışçılar) fosillerin bulunmadığına inanıyor? Bu iddia, delilleri kontrol ederek kolayca çözülebilecek açık bir olgusal iddiadır. Evrim inkârcıları, genellikle basit biçimde delillerden habersiz olabilir ya da entelektüel olarak dürüst davranmayabilirler. Ancak, daha sofistike biçimi ise; fosil delillerinin tamamen farkındadır ancak ara geçiş formu fosillerinin varlığını inkâr etmek için gizli bir öncül kullanır.

Arkeopteriks fosilleri, yaşayan dinozorlar da denilen günümüz kuşları ile soyları tükenmiş olan dinozorlar çağı  dinozorları arasındaki akrabalık ilişkilerine  işaret eden bir anatomi mozaiğine sahip. Görsel Kaynak: Humboldt Museum für Naturkunde Berlin

Bir paleontolog, "ara geçiş formu" fosilleri dediğinde, bu fosiller, bilinen iki tür arasındaki morfolojik boşluğu dolduran türe işaret etmektedir. Bu tür, ortak bir ata olabilir, bu durumda ara fosil hem evrilen türlerden daha eskidir; ya da geçici olarak iki tür arasında, birisinin atası, diğerinin de soyundan gelen olabilir. Ancak gerçekte, geçiş türünün gerçek bir ata mı, yoksa gerçek atayla yakından ilişkili bir tür mü olup olmadığını genellikle bilmiyoruz. Çünkü evrim, düz bir çizgi şeklinde değil, çalılık şeklinde bir süreçtir. Bulduğumuz örneklerin çoğu evrimsel bir yan dalda (ebeveynden ziyade bir amca şeklinde) yer alacaktır. Fakat, bilinen türler arasındaki morfolojik bir boşluğu dolduruyorsa, evrimsel bir bağlantı olduğuna dair delil sağlarlar ve bu yüzden de geçiş formu olarak nitelendirilirler. Örneğin, arkeopteriks, modern kuşların doğrudan atası olmayabilir, fakat teropot dinozorları ile modern kuşlar arasındaki bir geçişi doldurduğu açıktır ve onun yakın akrabalarından birisi de modern kuşların doğrudan atasıdır.

Evrim inkârcıları, geçiş formu fosili bulunmuyor dediklerinde esasında ortaya koymadıkları ana öncülleri, bilimsel anlamda kabul edilen ara geçiş formu tanımından daha farklı bir tanımdır. Onların tanımına göre, geçiş formu; tipik olarak, yarı biçimlenmiş ve işe yaramaz yapıları olan bazı imkansız canavarlardır. Ya da geçiş formunu, basitçe doğrudan bir atayla yakından ilişkili olmaktan ziyade, yalnızca bir gerçek ataya işaret eden bağımsız delillerin bulunduğu fosiller olarak tanımlarlar, ki bu da imkânsız bir standarttır. Argümanlarındaki bir diğer gizli öncül ise, fosil kayıtlarında kaç tane ara fosil olması gerektiği belirsizliğidir. Bu yönüyle de, yeterli olmadığını iddia etmek için her tartışmada keyfi bir yüksek sayı verebilirler.

Mantıksal Safsata Nedir ve Neden Kullanılır?

Safsata kelimesi, köken olarak Antik Yunanca'daki "laf ebesi" anlamına gelen sofist (sofistes) kelimesinden gelmektedir. Orta Çağ'da Arapça'ya "safsata" olarak geçen kavram, Arapça'dan da dilimize geçmiştir. Wikipedia'da yer alan mantıksal safsata tanımı esasında oldukça iyi bir tanımdır.

Safsata, bir argümanı ortaya koyarken geçersiz veya yanlış çıkarsama kullanımıdır. Safsatalar, ilk bakışta geçerli ve ikna edici gibi görülebilen fakat yakından bakıldığında kendilerini ele veren sahte argümanlardır. Safsataların ayırdına varmak, onları geçerli ve sağlam argümanlardan ayırmak önemli bir eleştirel düşünme becerisidir.

Bilerek ya da bilmeyerek, safsatalar, dinleyende duygusal bir tetiklemeye (ör: Duygulara başvurma safsataları) neden olabilir ya da insanlar arasındaki sosyal ilişkilerden faydalanma (örn: Otoriteye başvurma safsataları) amacı güdebilir. Yanlış argümanlar, genellikle; mantıksal argümanı örtbas eden ve safsataları saptanması zor bir hâle sokan  Retorik kalıplar kullanılarak yapılandırılır.

Pek çok kaynakta yapılan tanımlardan yola çıkarak, mantıksal safsatayı, kısaca, iyi delil yerine retorik kullanımı olarak ifade etmek mümkündür.

Bilimsel argümanlar, bilimsel yöntem tarafından test edilerek; kazanır ya da kaybederler. Elde edilen veriler, bir iddiayı ya destekliyor ya da desteklemiyordur. İnsanlar bazen kendi argümanlarını destekleyecek dataya sahip olmadıklarında, kendi argümanlarının doğru olduğunu başka insanlara kabul ettirebilmek için kasti olarak mantıksal safsatalara başvururlar. Öte yandan, insanlar, güçlü bir argümana karşı zorlandıklarında farkında olmadan da safsatalara başvurabilirler.

İnsan beyni, bazı yönlerden, süper bilgisayarların en güçlülerinden bile daha üstün bir performans gösteren harika bir "makinedir". Ancak, beynimiz, hassas mantığa özel biçimde evrimleşmemiş olarak görünüyor. Zihinlerimizin, içine düşmesi muhtemel pek çok mantıksal tuzak vardır. Eğer bu tuzakların bilinçli olarak farkında olmaz ve onlardan kaçınmak için çaba göstermezsek, kendimizi çukurda bulmamız kaçınılmazdır.

Öte yandan, yukarıda da bahsettiğimiz gibi, insanlarda, arzu ettikleri sonuçlarla başlamak ve onları desteklemek için argümanlar inşa etme eğilimi vardır, pek çok insan, kendi "güçlü" argümanlarını kurmak için mantıksal safsatalardan son derece mutlu bir şekilde yararlanır. Unutmayın ki, sağlam bir argüman, --gerçek öncüller ve geçerli mantıkla-- yanlış bir sonuca yol açamaz. Bu nedenle, geçersiz argümanlar oluşturmamak adına mantıksal safsataların neler olduğunu ve nasıl kullanıldıklarını anlamamız gerekir.

Herhangi bir tartışma içerisinde, bazen bilerek, bazen de bilmeyerek mantıksal safsataları neredeyse hepimiz kullanıyoruz. Ancak eğer bir tartışmaya girecekseniz, geçerli argümanlar üretmeniz gerektiğini bilmelisiniz. Daha da özelde, bilimsel bir tartışmada, sarılacağınız şeyin bilimsel veriler olduğunu ve safsatalara başvurmuş halde yakalanmanızın doğru dahi olsa bütün argümanlarınızın çöpe gitmesine sebep olabileceğini unutmayın. Bu yazı dizisinde, yaygın kullanılan mantıksal safsataların neler olduğunu gösterecek ve her birini örneklerle açıklayacağız. Umuyoruz ki, bu safsatalara aşinalığınızın olması, bir tartışma içerisinde onları kolaylıkla saptamanıza ve rakibinizi ayakta tutan "koltuk değneklerini" elinden almanıza yardımcı olacaktır.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir