Post Author Avatar
Gürkan Akçay
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör

Ağrıyla pek çok sinir yolunu paylaşan kaşınma hissi, uzunca bir süredir bir gizemliliğini koruyor. Bunun bir sebebi, tamamen beyin tarafından canlandırılabiliyor olmasıdır. Kaşındırıcı bir şey hakkında düşünmek hatta başka birisinin kaşındığını görmek bile bizi kaşındırabilir. Bu durumun neden meydana geldiğini ve neden yalnızca kaşınmanın bu durumu sona erdirdiğini anlamaya yönelik çabalar, araştırmacıları, kaşınma sürecinin deride, omurilikte ve beyinde nasıl gerçekleştiğini araştırmaya sevketti. Son yıllarda yapılan çalışmalar sonucunda, bilim insanları kaşınmanın ne olduğuna dair parçaları birleştirmeye başladı.

Tıpkı kronik ağrı gibi, kaşınma hissi de oldukça yaygın bir sorundur. Kaşıntı, son yıllarda satışında oldukça artış görülen opioid ağrı kesicilerin bir yan etkisi olarak yaygın bir hâl almaya başlamıştır. Ayrıca, egzema gibi bazı deri hastalıkları, sinir zedelenmeleri, böbrek hastalıkları ve alerjiler de kaşınmaya sebep olan durumlardır. Tahminlere göre, her beş kişiden biri yaşamının bir bölümünde kronik kaşıntı yaşıyor ve mevcut ilaçlar yalnızca hafif bir rahatlık sağlamaktan başka bir işe yaramıyor.

En bilindik tedavi ise, kaşınmaya neden olan bir şeye dair (örneğin; bir böcek ısırığı) gelişen bağışıklık tepkisini engelleyen antihistaminlerdir. Ancak, bütün kaşıntılar bağışıklıkla alakalı değildir ve antihistaminlerin, kronik kaşıntının birçok formu için yetersiz kaldığı ortaya konulmuştur.  Derideki duyu sinirlerindeki zedelenmelerden kaynaklanan nöropatik kaşıntıların ise etkin bir tedavisi yoktur.

Son yıllarda yapılan araştırmalar ile, bilim insanları, deride ve omurilikte bulunan ve kaşıntı hissinde önemli bir role sahip olan yeni bir tür reseptör keşfetti. Araştırmacılar, bu reseptörlerin aktivasyonunu durduracak ilaçlar geliştirme umuduyla, reseptörleri neyin doğal biçimde aktifleştirdiğini ortaya çıkarmaya çalışıyorlar.

Fakat, şimdilik kaşıntıdan kurtulmamızı sağlayan en etkin yol; içgüdüsel olarak yaptığımız, kaşıma davranışıdır. Peki, neden derimizde bir acıya sebep olmasına ve hatta potansiyel olarak doku hasarına yol açabilecek olmasına rağmen, tırnaklarımızı adeta bir tırmık gibi derimizde gezdiriyoruz?

Baskılayıcı ve Tetikleyici Olabilen Aracı Nöronlar

Cevap ise omuriliğimizin bağlanma biçiminde saklı. Beyin ve vücut arasında uzak mesafelere mesajlar taşıyan nöronlar, aracı nöronlar denilen küçük hücrelerle birbirine köprüler kurar. Bu aracı nöronlar, mesajların beyne taşınmasını teşvik edici uyarıcılar olabilirken, mesajların taşınmadan yok olmasına sebep olan baskılayıcılar da olabilir. Kaşıma davranışı işe yarıyor, çünkü vücut bu hissi kaşıntıdan daha acil işliyor, böylelikle de baskılayıcı aracı nöronlar kaşıntı mesajını durdurur ve bunun yerine hızlıca ağrı sinyalini izler.

Omurilikte çeşitli tiplerde aracı nöronlar bulunuyor olsa da, kaşınmayı baskılamak için hepsinin ağrıya ihtiyacı yoktur. Örneğin, University of Pittsburg'dan nörobiyolog Sarah Ross, farelerde, soğuk kompres veya mentollerden gelen serinliği hissettiren nöronların, kaşıntıdan ziyade soğukluk hissine öncelik veren bir tür aracı nöronlarla doğrudan bağlantılı olduğu bulgusuna ulaşmıştır.

Öte yandan, Harvard Medical School'dan araştırmacı Qiufu Ma, omurilikte bulunan ve derideki kaşındırıcı hisse cevap veren başka bir grup aracı nöronu tanımlamıştır. Ma; bu tarz bir kaşıntıyı ileten duyu nöronlarının, çevresel sinir sistemindeki nöronların en hassasları olabileceğini söylüyor. Güçlü baskı diğer hassas nöronları mekanik olarak aktive ettiğinde, kaşıntı mesajı izlediği yolda durur ve daha güçlü hissin geçişine izin verir. Baskının, aracı nöronlar üzerinde derideki çizilmenin sebep olduğu acıyla aynı etkiye sahip olması; sürtünmenin de kaşıma kadar etkili olabileceğini ortaya koyuyor ve tırnaklarınızla derinizi kanatırcasına kaşımanıza gerek kalmıyor.

Kaşınma ile başa çıkmaya dair daha fazla delil ise beyin görüntüleme çalışmalarından geliyor. Acıyla aktifleştirilen pek çok beyin bölgesi, kaşıma durumlarında da aktifleşir, fakat kaşımaya bağımsız biçimde bir tepki oluşturan bir beyin bölgesi vardır: prekuneus. Bu bölge, görsel işlemeden ve hafızadan sorumlu bölgedir. Her ne kadar, precuneusun kaşınma durumunda ne yaptığı tam olarak bilinmese de, bu bölge kaşınmayla aktif olurken, acıyla aktif olmuyor.

Öte yandan, kaşıma davranışı aynı zamanda da beynin haz merkezlerini aktifleştiriyor ve bu yüzden de, bu durum; kaşıdıkça kaşıma hissinin artmasının nedenini de açıklıyor.  Bu haz, özellikle de kronik kaşıntı vakalarına sahip insanlarda çok daha güçlüdür. Daha fazla kaşındıkça, kaşımadan daha yüksek bir haz duyarsınız. Kaşıma keyfinin yalnızca ödül devrelerini zamanla daha fazla harekete geçirdiği gerçeği, sorunun kronikleşmesinden sonra kaşıntı-kaşıma döngüsünün bozulmasının neden bu kadar zor olduğunu açıklar.

Ayrıca, kronik kaşınma durumunu yaşayan insanlar, bulaşıcı kaşınmaya (birisini kaşınırken görüp, kaşınmaya başlamak) dair daha hassastırlar. Bulaşıcı kaşınmanın, daha çok bulaşıcı esneme  gibi sosyal bir sinyal olarak evrimleştiği düşünülüyor. Bu düşüncenin ardında yatan fikir ise şu; kaşınan birisini görmek; sizde etrafta olabilecek parazitlerden kurtulma noktasında yangının ilk kıvılcımını ateşliyor. Bu beyin sinyalleri, kronik kaşınma hissi yaşayan insanlarda zamanla güçlenmiş olabilir.

Kaşınmaya dair önemli bir kavrayış ise, her biri farklı sinir hücrelerini ve beyin devrelerini harekete geçiren birçok kaşıntı çeşidinin olmasıdır. Bütün kaşıntı tipleri eşit değildir. Ve kaşınmaya dair kavrayışımızdaki gelişmeler henüz yeni tedavilere dönüşmemiş olsa da, kronik ağrı üzerine yürütülen aynı psikolojik müdahaleler kronik kaşınma durumunu yaşayan insanlara da yardımcı olabilir. Stres ise, en büyük ağırlatırıcı faktörlerden birisidir.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir