Post Author Avatar
Sevkan Uzel
Yıldız Teknik Üniversitesi - Çevirmen/Editör
Eskiden beri, her kalbin belli sayıda bir çarpma kapasitesi olduğu ve bu sınıra ulaştıktan sonra kendi kendine duracağını düşünen birileri olmuştur. Acaba gerçekten canlıların kalpleri de, belli bir dolum sayısından sonra artık şarj edilemeyen bir tür şarjlı pil gibi kendi ömrüne sahip olabilir mi?

Kalp atış hızları yüksek olan hayvanlar, örneğin fareler kısa ömürlüdür; kaplumbağalar ve balinalar gibi kalp atış hızı düşük hayvanlar ise uzun ömürlüdür. En uzun ömürlü hayvanlardan biri olan Galapagos kaplumbağasının kalbi, dinlenme sırasında dakikada 6 atıma kadar düşebilir; fareninki ise bu durumda dakikada yaklaşık 240 kez çarpar. Peki ama hızlı atan bir kalp uzun vâdede neden bir dezavantaj olsun ki?

Atım Sayısının Kendisi Değil, Atım Hızının Etkileri Ölümcül


Yetişkin bir insanın kalp ritmi dinlenme sırasında dakikada 60-100 atım arasında olur. 100 atımdan yüksek durumlar hastalık semptomu olarak kabul edilir. Fakat başka bir nedeni de olabilir. Acaba bu durum kalbe zararlı mı?

Kardiyolog Wasim Zahid, kalbin oluştuğu andan itibaren geri sayım yaptığı düşüncesinin sadece bir mit olduğunu vurguluyor. Ancak yüksek atış hızının, ölüme kadar götürebilecek çeşitli olumsuz etkileri mevcut. (Foto: Wikimedia Commons, license CC BY-SA 4.0)


Oslo Üniversite Hastanesi'nden Kardiyolog Wasim Zahid, canlıların doğdukları andan itibaren geri sayım yapan bir kalbe sahip oldukları düşüncesinin bütünüyle bir mitten ibaret olduğunu belirtiyor. Hızlı atan bir kalbin ise insanlarda sağlıksızlık habercisi olabileceğini ifade ediyor. Çeşitli zamanlarda yapılmış olan 40 ayrı araştırmanın sonuçlarının derlendiği bir çalışmada, dinlenme hâlindeyken oluşan yüksek atım hızının kalp hastalığı ve ölüm riskini arttırdığının açıkça ortaya koyulduğunu ekliyor.

Yüksek atım hızı, kanın vücuda iyi taşınmasını engelliyor, ritim bozukluğuna yol açıyor ve sonuçta kalp hastalıklarına yol açabiliyor. Uzun vâdede hızlı atan bir kalp, noradrenalin (diğer adıyla norepinefrin) hormonunu daha fazla üretmiş oluyor. Noradrenalin, adrenalin gibi bedeni ve beyni eyleme hazırlayan organik bir kimyasal. Ayrıca kalp atışlarını hızlandırıp, vücudu strese sokuyor. Yüksek düzeyli noradrenalin, kan damarlarının daraltıyor ve zamanla elastikiyetlerini yitirmelerine yol açıyor. Öyle olunca da kalbin görevini yerine getirebilmek için zamanla giderek daha fazla enerjiye gereksinimi oluyor; durum kalp krizine kadar varabiliyor.

Az Rastlanan Sıradışı Bir Durum da Var


Her kuralın bir istisnası vardır, derler. Bu konuda da Sinüs Taşikardisi (İng. Inappropriate Sinus Tachycardia - IST) olan insanlar istisnayı oluşturuyor. Bu kişiler sürekli olarak dakikada 100 atımdan yüksek kalp atışı ile yaşar. Normal insanlarda kalp ritmini hafifçe arttıran etkenlere çok fazla tepki verirler. Örneğin bir fincan kahve içmek, biraz merdiven çıkmak ya da strese girmek, kalp atışlarını aşırı yüksek düzeylere çekebilir.

Zahid, IST'nin son derece az rastlanan bir durum olduğunu belirtiyor. İşin ilginci, sinüs taşikardisi olan hastaların kalbinde herhangi bir olumsuz etki gözlemlenmiyor. Bu durumla yaşamak zorunda olmak hiç kolay olmasa da, kişilerin kalbi bu durumdan hasar görüyora benzemiyor.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir