Brock Üniversitesi araştırmacıları tarafından gerçekleştirilen ve sonuçları Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde yayımlanan bir makale ile duyurulan çalışmada, erkek bireylerin cinsel yönelimlerinin ana rahminde belirlenebildiğini destekleyici nitelikte bulgular elde edildi. Şöyle ki, erkek bebeği taşıyan rahim, daha önce ne kadar fazla sayıda erkek bebek taşımışsa, annenin bağışıklık tepkilerine bağlı olarak, bebeğin eşcinsel olma olasılığı o kadar artabiliyor.

Eşcinsel erkeklerin anneleri ile yapılan bu ilk laboratuvar araştırmasında, "ağabey etkisi"ne ilişkin veri içeren ve yirmi yıldan fazla süre ile tutulmuş kayıtlar temel alındı. Bu kayıtlara göre, bir erkeğin annesinin önceden dünyaya getirdiği erkek bebek sayısı, sonradan doğan erkek bebeklerin eşcinsellik eğilimi üzerinde etkili olabiliyor. Bebeğin sahip olduğu abla sayısının (yani annenin daha önce taşıdığı kız bebek sayısının) ise oğlanların cinsel yönelimi üzerinde bir etkisi bulunmuyor.

Brock Sağlık Bilimleri'nden proje lideri Prof. Tony Bogaert, yaptıkları çalışmadan elde edilen sonuçların son derece önemli olduğunu belirtiyor. "Ağabey etkisi"nin kökeninde yatan biyolojik nedenlerin tam olarak anlaşılmasının, eşcinsel erkeklerin cinsel yönelimlerinin biyolojik, yani doğal bir temele dayalı olabildiğini ortaya koyduğunu ifade ediyor.

Uluslararası çapta saygın bir insan cinselliği uzmanı olan Bogaert, çalışmayı en az iki nedenle çığır açıcı olarak niteliyor:
(1) Daha önceki bazı çalışmalar tarafından da ileri sürülmüş olan "genlerin eşcinselliği bütünüyle açıklamadığı" sonucunu destekliyor.
(2) Genetik ve hormonal etkenler ile birlikte bağışıklık ile ilgili etkenlerin de, cinsel yönelim üzerindeki olası biyolojik etkiler olarak düşünülmesi gerektiğine işaret ediyor.
2001’de nörobilim uzmanı Paul Patterson hamile farelere viral enfeksiyonu taklit eden ve bağışıklık yanıtını tetikleyen bir madde enjekte etti. Fareler sağlıklı yavrular doğurdu ama bebekler büyüyüp de erişkin hâle gelirken Patterson, davranışlarında birtakım garipliklerin başladığını fark etti. Fareler doğal olarak açık alanlara girmeye gönülsüzdür ama söz konusu fareler özellikle öyleydiler. Gürültüden hemencecik tedirgin oluyorlardı. Kendilerini tekrar tekrar temizliyor ya da bir misketi defalarca gömmeye çalışıyorlardı. Akranlarına göre iletişim becerileri daha zayıftı ve sosyal temastan kaçınıyorlardı. Kaygı, tekrarlayıcı hareketler, sosyal sorunlar: Patterson, farelerinde insanlarda görülen iki sorunun, otizm ve şizofreninin yansımalarını gördü. Bu benzerlikler bütünüyle beklenmedik değildi. Patterson grip ya da kızamık gibi ağır bir enfeksiyon geçiren gebe kadınların da çocuklarının otizm ve şizofreniye daha meyilli olduğunu okumuştu. Annenin bağışıklık yanıtlarının bir şekilde bebeğin beyin gelişimini etkileyebileceğini düşündü. Sadece nasıl olduğunu bilmiyordu.

Yıllar sonra bir gün, bağırsak bakterisi B-frag’ın iltihap karşıtı etkilerini keşfetmiş olan meslektaşı Sarkis Mazmanian’la öğle yemeği yerken Patterson’da jeton düştü. İki bilimci, aynı sorunun iki yarısına baktıklarını fark ettiler. Mazmanian bağırsak mikroplarının bağışıklık sistemini etkilediğini göstermişti, Patterson ise bağışıklık sisteminin beyin gelişimini etkilediğini bulmuştu.

- Ed Yong (Mikrobiyota)

Bogaert, "ağabey etkisi"nin yirmi yıl önceki keşfinden bu yana, çok sayıda çalışmanın sonucu yinelediğini ve bu çalışmalar arasında kültürler-arası olanların da mevcut olduğunu belirtiyor.  Bu etkinin biyolojik kökenlerini anlamak adına doğum öncesi etkenleri incelemeye karar veren Bogaert, psikologlar ve bağışıklık bilimcilerden oluşan bir ekiple, erkek bebek taşımamış olan 16 kadın, eşcinsel oğlu olan 72 kadın, ağabeyi olmayan eşcinsel oğlu olan 31 kadın, ağabeyi olan eşcinsel oğlu olan 23 kadını ve kontrol grubu olarak 12 erkeği araştırmaya dahil etti.

Kadınların, sadece erkeklerde bulunan ve erkek fetüslerin beyinlerinde de üretilen iki proteine (PCDH11Y ve  NLGN4Y'nin iki türüne) karşı antikor tepkileri ölçüldü. Ekip,  eşcinsel erkeklerin annelerinin, özellikle ağabeyi olan eşcinsellerin annelerinin, NLGN4Y'nin her iki biçimine karşı, kontrol örneklerinden önemli ölçüde daha yüksek antikor düzeyine sahip olduğunu saptadı.
Doğum sırasının etkilerini inceleyen Ray Blanchard, H-Y antikorlarının işlevinin, belirli dokularda, özellikle de beyinde, başka genleri faal hâle getirmek olduğunu ileri sürer ve bunun fareler için gerçekten de doğru olduğunu gösteren bulgular vardır. Eğer öyleyse, annenin bu proteinlere karşı oluşturduğu güçlü bağışıklık tepkisi, beynin erkekleşmesini kısmen engeller, fakat genital organları etkilemez.

– Matt Ridley (Genom – ISBN: 9786054238811)

"Görünüşe bakılırsa, bazı kadınlar ilk kez erkek bebek taşırlarken ya da o erkek bebeği dünyaya getirmelerinin hemen ardından, bu yabancı maddeyi (NLGN4Y proteinini) algılamaya ve bir bağışıklık tepkisi geliştirmeye başlıyor. Daha sonraki bir zamanda yine erkek bebek taşıyacak olurlarsa, yüksek düzeyde var olan antikorlar doğrudan bu maddeye yönelerek, rahimdeki bebeğin beyin gelişimi üzerinde değişime neden olabiliyor," diye açıklıyor Bogaert. Bu da, "ağabey etkisi"nin kökeninde, bağışıklık sistemi ile ilgili söz konusu durumun yattığını doğruluyor.

Burada dikkat edilmesi gereken nokta şu: Çalışma, eğer ortada bir "ağabey etkisi" var ise bunun kökenindeki biyolojik mekanizmayı açıklıyor. Fakat bir ya da daha fazla sayıda ağabeye sahip olmak, her zaman "ağabey etkisi"ne (annede bağışıklık tepkisine) yol açacak diye bir şey yok.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir