Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü öğretim üyesi Orhan Torul’un 1940-1985 tarihleri arasında eğitim hareketliliğini konu alan araştırmasının bulgularına göre; Türkiye daha eğitimli ve nesiller arası eğitim sürerliliğinin daha düşük olduğu bir toplum olma yolunda ilerliyor. Torul'a göre; özellikle son dönemde kız çocukların üniversiteye gitme şansları yükseliyor. Fakat Türkiye ortalama eğitim ediniminde hâlâ AB standartlarının gerisinde.

Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Orhan Torul, Ekonomi Bölümü Seminerleri kapsamında, 29 Nisan tarihinde düzenlenen seminerde "Intergenerational Educational Mobility in Turkey"  başlıklı araştırmasından bulgularını paylaştı.

Doktora öğrencisi Oğuz Öztunalı ile birlikte eğitimde nesiller arası hareketlilik üzerine Türkiye odaklı bir araştırma yürütmekte olan Orhan Torul makroekonomi ve politik ekonomi eksenli çalışmaları kapsamında ekonomik eşitsizlikleri araştırıyor. Bugüne dek pek çok araştırmacının ekonomik eşitsizliklerin sebebini anlamaya yöneldiğini ve gelir eşitsizliği, servet eşitsizliği, ücret eşitsizliği gibi konularda pek çok çalışmalar yaptığını belirten Torul,  eğitim eşitsizliğine dair akademik araştırmaların görece olarak daha az yapıldığına dikkat çekiyor.

Orhan Torul ve Oğuz Öztunalı tarafından yürütülmekte olan, "Intergenerational Educational Mobility in Turkey" başlıklı araştırma 1940-1985 yılları arasında Türkiye’de nesiller arası eğitim hareketliliğine dair veriler ortaya koyuyor. TÜİK verileri baz alınarak yapılmakta olan araştırmanın çarpıcı sonuçlarından biri de Türkiye’de kız çocuklarının üniversite mezunu olma şanslarının geçtiğimiz son 10 yılda erkek çocuklarına ulaşıp özellikle üniversite mezunu ebeveynlere sahip olduklarında erkek çocukları yakalaması. Orhan Torul söz konusu araştırması ve bugüne dek elde ettikleri bulgular üzerine Boğaziçi Üniversitesi Kurumsal İletişim Ofisi ile bir söyleşi gerçekleştirdi.

Eğitimde Nesiller Arası Hareketlilik Araştırmasının İçeriği


Ekonomik eşitsizlikler üzerine son yıllarda pek çok araştırma yapılmakta, ancak bu araştırmalar arasında eğitim alanında yapılmış çalışmalar gerek sayıca gerekse içerek olarak oldukça sınırlı. Buradan hareketle, Türkiye’de çocukların eğitim ediniminde anne babalarının eğitim edinimlerinin ne kadar etkisi olduğunu öğrenmeye çalıştık. Örneğin, anne baba üniversite mezunuysa çocuğun da üniversite mezunu olması olasılığı nedir? Annesi lise mezunu, babası ilköğretim mezunu bir çocuk için bu olasılık nasıldır? Zaman içinde bu soruların yanıtlarının evrimlerine baktık. Oldukça ciddi farklılıklar olduğunu gördük. Yüksek eğitimli kesimle düşük eğitimli kesimin eğitim sürerliği bambaşka.

Çalışmada Elde Edilen Bulgular


Öncelikle Türkiye’de eğitim edinim sürerliği azalma eğilimde. Yani, toplumda herhangi birinin anne babasıyla aynı eğitim düzeyinden gelme olasılığı zaman içerisinde ciddi oranda azalmış. Bunun sebebi temelde Türkiye’de zaman içerisinde ortalama eğitim ediniminin artması.  Bununla beraber ebeveyn kompozisyonunun da sürerliğin belirlenmesinde oldukça önemli olduğunu gördük. Anne mi daha çok eğitim almış, baba mı? Çocuğun cinsiyeti ne? Bunlar da sürerliğe dair önemli faktörler. 1950’lerde doğan kız çocukları eğitim konusunda çok daha şansızken, özellikle ebeveynlerinin iyi eğitimli olduğu durum ve kompozisyonlarda artık en az erkek çocukları kadar şanslılar. Ayrıca meslek edinimlerine de baktık. Nesiller arası mesleki sürerliği araştırdık.

Araştırmanın En Çarpıcı Sonucu


Bu çalışmada Türkiye’de 1940-1985 arasında doğmuş nesiller için eğitim edinim olasılıklarının ebeveyn eğitimine ne kadar bağlı olduğunu ilk kez ortaya koymaya çalıştık. Kız çocuklarının eğitim edinim şanslarındaki değişim ve ebeveynsel kompozisyonların etkileri bizi özellikle etkiledi. Son dönemde iyi eğitimli ebeveynlerden gelen kız çocuklarının üniversiteye gitme olasılığı erkek çocuklarınkini yakalamış, hatta bazı şartlarda geçmiş durumda. 1970’ler ve sonrasında doğan nesillerde bu farkın kapanışı net bir şekilde görülebiliyor. Ebeveynlerin ikisinin de üniversite mezunu olduğu durumda çocuklarının üniversite mezunu olma olasılığı %95’ler düzeyinde. Bu rakam ebeveynler ilkokulu mezunuysa çok daha düşük, yalnızca %10’lar civarında. Ebeveynlerden birisi bile üniversite mezunu değilse, örneğin anne ilköğretim mezunu, baba üniversite mezunuysa bir çocuğun üniversiteye gitme olasılığı %95’lerden %50’lere kadar düşebiliyor.

Kız Çocuklarının Üniversiteye Gitme Oranındaki Değişim ve Ebeveyn İlişkisi


Örneğin ebeveynlerin ikisinin de üniversite mezunu olduğu bir ailede, kız çocuğun üniversite mezunu olma olasılığı 1940’larda %50-60 civarındayken, son yıllarda %90’ı aşmış durumda. Ebeveynler üniversite mezunuysa kız çocuğunun ilköğretimden daha fazla okumama olasılığı 1940’larda doğan nesil için %15’ken, şimdi sadece %2.

Anne lise, baba ilköğretim mezunuysa kız çocuğunun üniversiteye gitme olasılığı erkek çocuğundan daha yüksek. Tam tersi, annenin ilköğretim babanın lise mezunu olduğu durumda ise, erkek çocuğunun üniversiteye gitme olasılığı kız çocuğununkini geçiyor. Çocuğun cinsiyeti kadar ebeveynsel kompozisyon da önemli,  anne babanın etkisinde çocuk kız ise sonuç farklı erkekse farklı oluyor.

Eğitimde Hareketliliğin Belirleyici Etmenleri


Sürerliğin düşmesinde en büyük etken Türkiye’de ortalama eğitim ediniminin zaman içinde önemli ölçüde artması. Üniversitelerin çoğalması, zorunlu eğitimin değişmesi gibi pek çok faktör var. Eğitim özelinde yukarıya doğru mobilitenin Türkiye’de ciddi anlamda arttığını görüyoruz.

Son 45 Yıldaki Değişim ve AB Ortalaması


Maalesef AB’nin oldukça gerisindeyiz ortalama eğitim ediniminde. Türkiye için yaptığımız çalışmanın daha sınırlı versiyonunu Avrupa için de yapmaya başladık. Türkiye’ye dair bu çalışmayı yapma motivasyonumuz aslında Türkiye’nin dağılımsal meselelerde ve nesiller arası sürerlikte Avrupa ölçeğinde nerede olduğunu belirlemekti. Avrupa ekonomilerinin pek çoğunda daha durağan bir dağılım var. Türkiye ise geçirdiği radikal değişimin yanı sıra genelde Güney Avrupa ülkelerine benziyor.

Araştırmada Faydalanılan Veriler



Verilerimizi genelde TÜİK’ten aldık. 2007 ve 2012’de yapılmış Yetişkin Eğitim Araştırması anket veri setini kullanıyoruz. Aradığımız başka değişkenleri bulmamıza yardımcı olacak başka bir veri seti ise çocukların 14 yaşlarındaki gelirlerine dair bilgi veren Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması veri seti. Türkiye’de 14 yaş kabaca ortaokulu bitirip liseye devam edilecek olan yaşa tekabül ediyor.  Zorunlu eğitimin de o çağlarda bittiğini düşünürsek, anne babanın finansal durumunun eğitime devam kararında ne kadar etkili olduğunu araştırmak istiyoruz. Zira şu ana kadarki bulgularımız farklı yıllarda doğmuş nesillerin 14 yaşlarındayken karşılaştıkları MEB harcamasındaki artışın, o neslin eğitim edinme şansını arttırdığını gördük.

Araştırmanın Beklenen Sonuçları


Fırsat eşitliği ve sosyal mobilite Türkiye’de nasıl çalışıyor anlamak istiyoruz.  Normalde eğitimin finansal durumundan bağımsız olması politika yapıcılarca istenebilir. Bu durum fırsat eşitliğini önemseyen pek çok sosyal devlet için geçerli bir öncelik. Ebeveynlerin eğitim ediniminin çocuğun eğitimi üzerinde bir keskin bir etkisi olmamasını tercih ederiz, zira aksi ülkedeki eşitsizliği yükselten bir durum. Ebeveynlerin geliri ve çocuğun gelirleri arasındaki korelasyon ne kadar yükselirse o ülkenin makro bazda gelir eşitsizliği de o kadar yükseliyor. Bu çalışmada benzeri bir şekilde çocukların eğitim edinimlerinin ebeveynlerinkiyle benzeşmesinin  makro bazda eğitim eşitsizliğini arttırdığını gözlemliyoruz. Eşitsizliklerin asıl kaynaklarını öğrenmek istiyorsak nesiller arası sürerlik kanallarını anlamamız önemli.

Aslında bu çalışma sayesinde devletin de süreç içerisindeki yapabileceklerini öğrenmeye çalışıyoruz. Devlet eğer milli eğitim harcamalarını yüksek tutabilirse bu özellikle ebeveynleri az eğitim görmüş çocukların iyi eğitim almasını sağlayabilir, bulgularımız bu yönde.

Bu çalışmadaki önceliklerimizden biri kontrol edebildiğimiz vergi, kamu yatırımları ve MEB harcamaları gibi değişkenlerin eğitim edinimi olasılıklarındaki etkisini anlamak ve fırsat eşitliğini arttırmak için çözümler düşünecek birikim oluşturmak.

Türkiye’nin önümüzdeki 50 sene içerisindeki eğitim dağılımını öngörmeye çalışıyoruz.  Bu zaman zarfında Türkiye’de üniversite mezunu olma olasılığının %50’lere ulaşmasını bekliyoruz.




Bu içerik Boğaziçi Üniversitesi Kurumsal İletişim Ofisinden sağlanmıştır. İçerik üzerinde kısaltmalar ve değişiklikler yapılmıştır.




 
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir