Post Author Avatar
Gürkan Akçay
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör

Bilgi çağında yaşıyoruz. Teorik olarak, herhangi birisi ya da herhangi bir şey hakkında edinmek istediğimiz bilgi neredeyse bir "tık" kadar uzağımızda. Bilgiye bu denli kolay erişebiliyor oluşumuzun, bizleri evrimsel sürecimizin en bilgili ve verdiği kararları verilere dayandıran bireyler haline getirmesini de bekleriz değil mi? Fakat ne var ki beklediğimiz gibi olmuyor. Bilginin ulaşılabilirliğinin bu denli yaygın olması, insanların ona sahip olsalar bile kullandıkları anlamına gelmiyor.

Psikoloji ve davranış bilimleri alanlarında yıllardır yapılan araştırmalar, insanların çeşitli durumlarda kolaylıkla veriden yoksun kararlar alabildiğini gösteriyor. Örneğin, başkalarına dair milisaniyeler içerisinde kalıcı izlenimler oluşturuyoruz, müfettişler öğretmenler hakkındaki değerlendirmelerini bir dakikadan az bir sürede oluşturuyor, tüketiciler alış-veriş kararlarını çok kısa bir düşünme süreci sonucu veriyorlar. Oy verme kararları bile inanılmaz kısa zaman dilimlerinde oluşan ilk izlenimler sonucu oluşturulabiliyor.

İnsan yargılarının çok kısa sürede oluşması genellikle pek çok insanı şaşırtır. Bireyler karar alırken ne kadar az bilgi kullandıklarını çoğunlukla fark etmezler bile. Kararlar ve kullanılan bilgi arasındaki bu kesinti de gündelik yaşamı kaçınılmaz olarak etkilemektedir. Neticede, insanların yargılar oluşturması ve kararlar almak için gerçekte ne kadar - fazla veya az - bilginin kullandığını bilmek, bilgiyi başkalarıyla ne kadar paylaşmaya çalıştığınızı da etkileyebilir. Örneğin, bir işe başvuracak kişi, özgeçmişini, işverenlerin ne kadarını okuyacağı konusunda bir fikri olmalı ki; böylelikle de çabalarını buna göre önceliklendirebilsin.

Bu durum kararlarınızı verirken ne kadar bilgi edinebileceğinizi anlamanıza da yardımcı olabilir. Örneğin, online bir üyelik satın almadan önce ondan ne kadar faydalanacak olduğunuzu bilmek istersiniz.

Tahminler ve Gerçekleri Karşılaştırmak

Proceedings of the National Academy Sciences'da 26 Aralık (2018)'de yayımlanan bir araştırmada, insanların, çeşitli kararlar verirken ne kadar bilgi kullanacaklarını doğru tahmin edip edemedikleri test edildi. Araştırma sonuçlarında insanların çok kısa sürede karar verdikleri ve bu kararları verirken de çok az bilgi kullandıkları görüldü.

Araştırma kapsamında yapılan deneylerin birinde, katılımcılardan, başka bir kişiyle hoş ya da hoş olmayan etkileşimler içerisinde bulunduklarını hayal etmeleri istendi. Buna karşılık, başka bir katılımcı grubundan da birinin karakterini belirlemek için bu etkileşimlerin kaç tanesine ihtiyaç duyacaklarını tahmin etmeleri istendi. Yapılan analizler sonucunda, ikinci gruptaki insanların bu yargıyı oluşturmak için birçok etkileşime ihtiyaç duyacağına inandıkları görülürken, esasında ilk grubun bu etkileşimlerin çok azına ihtiyaç duyduğu görüldü.

Başka bir deneyde ise, MBA öğrencilerinden varsayımsal yönetim pozisyonları için başvurular yazmaları istendi ve ardından gerçek İK depertmanlarından bu materyalleri okumaları istendi. Yapılan analizlerde, başvuru sahiplerinin, gerçek İK departmanlarındaki profesyonellerin ilgiyle okuduğundan çok daha fazla bilgiyi yazdıkları ve paylaştıkları görüldü.

Öte yandan çalışmada, hiç evlenmemiş kişilerden, gelecekteki eşleriyle buluştuktan sonra, bu kişinin “doğru kişi” olduğuna karar vermeleri için ne kadar süreye ihtiyaç duyduklarını tahmin etmeleri istendi. Hiç evlenmemiş bireylerin %39'unun, evlenmeye ve hayatının geri kalanını bu kişiyle geçirmeye karar vermeden önce bir yıldan fazla bir süre bu kişiyle flört etmeye ihtiyaç duyacağını düşündüğü görüldü. Ancak öte taraftan, evli kişilerin evlilik kararını çok hızlı aldıklarını belirttikleri ve yalnızca %18'inin bir yıldan daha uzun bir süre flört ettiği görüldü.

Benzer yanlış tahminler, deneme sürecine dayanan abonelik servislerinin, içki tadımlarının ve atletik performans değerlendirmesinin yapılırken de ortaya çıktığı gözlemlendi. Bütün bu durumlarda da, insanlar, kullanacakları bilginin çok olacağı tahmininde bulunurken, esasında bu bilgilerin çok azını kullandıkları görüldü.

İnsan Eğilimini Yanlış Anlama

İnsanların, kendilerini ve diğerlerini ne kadar çabuk yargıladıkları konusunda yanlış izlenim oluşturmalarının birkaç nedeni olabilir.

İhtimallerden birisi, insan zihninin bilgiyi adım adım işlediğine dair inançtır. Sade bir bakış açısıyla, yeni bilgilerin karar vermek için bir zihinsel eşiğe ulaşılana kadar eski bilgilerin üstüne çıktığı düşünülebilir. Fakat gerçekte ise, geçmiş araştırmalar, bilgi yığılmasının üstel bir fonksiyona daha yakın olduğunu, ilk birkaç bilginin sonraki bilgilerden çok daha ağırlıklı olduğunu gösteriyor.

Bir diğer ihtimal ise, insanların ayrı ayrı her bir bilgi parçasının ne kadar zengin ve ilginç olduğunu fark etmekte başarısız olmalarıdır. Psikolojide, bu duruma empati boşluğu denir. Birini sevip sevmeme ya da ona güvenme konusunda karar vermeniz için kaç etkileşimin gerekli olduğu sorusunu düşünün. Her bir etkileşimi rasyonel olarak kuru bir istatistik olarak değerlendireceğinize inanmak cazip gelebilir. Fakat sosyal karşılaşmalar, güçlü ve dikkatinizi çekecek şekildedir ve ilk deneyim, kararınızı geri dönülmez bir şekilde sallayarak, gelecekteki etkileşimleri gereksiz kılacak kadar emici olabilir.

Yargılardaki Aceleciliği Fark Etmek

Hızlı kararların her zaman kötü olduğunu söyleyemeyiz. Çabuk oluşturulan yargılar bazen şaşırtıcı biçimde doğru olabilir ve zamandan tasarruf sağlar. Bazı karar verme durumlarında konuyla ilgili mevcut tüm bilgileri taramak zor olabilir. Ancak, yargılarımızı oluşturmak için gerçekte ne kadar bilgi kullandığımızın yanlış tahmin edilmesi, iyi ya da kötü kararlar vermenin de ötesinde önemli etkileri vardır.

Sorunun kendi kendini devam ettiren yıkıcı bir döngü haline gelebileceğini fark etmeniz gerekiyor. Bir yöneticinin, çalışan hakkında oluşturduğu geçici bir görüşün, çalışanın tüm kariyer yörüngesini etkileyen bir dizi karara sebebiyet vermesi durumunu düşünün. Çalışan, önemsiz bir projede küçük bir yanlış adım attığında, yönetici gelecekte bu çalışanın kariyer beklentilerini zedeleyecek zorlu projeler yapmaktan kaçınabilir. Yöneticiler, hızlı ve veri bakımından zayıf ilk kararları verme konusunda ne kadar eğilimli olduklarının farkında değillerse, bu kendi kendini gerçekleştiren yıkıcı döngüleri kesmeleri de daha az olasıdır.

Bir diğer örnek ise, insanların diğer insanları yargılarken büyük oranda basmakalıplara (stereotypes) dayalı hareket edebiliyor oluşudur. Başka bir kişi hakkında mevcut olan tüm bilgileri göz önünde bulunduracağınıza inanıyor olsanız da, aslında insanlar çok az bilgiyi düşünmeye ve basmakalıpların yargı süreçlerinde içeriye girmesine izin vermeye daha yatkındır. Basmakalıpların içeriye girmesine müsaade etmek, verilen kararların ne kadar hızlı alındığını fark etmeyi de zorlaştırır.

Modern teknoloji, bugün alınan herhangi bir kararı yaklaşık 20 yıl öncesine göre daha bilgiye dayalı hale getirebiliyor. Fakat, insanın hızlı alınan kararlara dayalı yaşıyor oluşu bu durumu engelleyebiliyor. Daha bilinçli karar alma arayışında, araştırmacıların insanları yargılama hızını yavaşlatmaya teşvik etme yollarını keşfetmeleri gerekecektir.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir