Post Author Avatar
Gürkan Akçay
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör

Dissosiyatif bozukluklar, adını pek duymadığımız ancak toplumda sıklıkla görülen bir psikolojik bozukluk grubudur. Journal of Trauma & Dissociation'da yayımlanan bir meta-analiz çalışmasına göre, toplumun %10-11'i hayatlarının bir noktasında bu bozukluklarla mücadele ediyor. Bu da söz konusu rahatsızlıkların, aslında depresyon kadar sık görülen bir durum olduğunu gösteriyor.

Peki, dissosiyatif bozukluklar nelerdir, tanısı neden tartışmalıdır ve insanlar nasıl iyileştirilebilir?

Dissosiyatif Bozukluk Nedir?

"Dissociation", İngilizce'de, kişinin; anılarını, duygularını, eylemlerini, düşüncelerini, bedenini ve hatta kimliğini de içerecek şekilde "kendi kendisinden kopukluğu" anlamına gelir .

Türkçe literatürdeki "dissosiyatifin" kelime anlamı ise "ayrılma/çözülme"dir. Dissosiyatif Bozukluk, çeşitli psikolojik sıkıntılar veya üzücü, korkutucu, utandırıcı ve öfke uyandırıcı gibi bazı travmatik olaylarda, bireyin bilinç-bellek ve kimlik sorunlarının ortaya çıkması durumudur. Bu bozukluklardan bir ya da daha fazlasına sahip kişilerde; bellek yitimi ve bazı diğer hafıza problemleri, kendisine, çevresine veya tanıdığı kişilere yabancılaşma, saçma veya farklı biriymiş gibi konuşma, konuşamama, bayılma, kim olduğunu bilememe gibi belirtiler görülür. Belirtiler, bazı insanlarda günler veya haftalar boyunca devam edebilirken, bazılarında aylar, yıllar veya yaşam boyu devam edebilir.

Örneğin, eşini kaybetmiş bir insanın, duygusal anlamda hissizleşmesi; onu eşinin cenazesinin düzenlenme işlerine odaklanmış bir hale sokabilir. Eşinden ayrılmış ve işini kaybetmiş bir adam, bir süre sonra kendi kimliğiyle bağlantısı kopmuş bir hale gelebilir, aynada kendisini tanımakta güçlük çekebilir ve kendi yaşamının bir başkasının yaşamı olduğu hissine kapılabilir. Cinsel bir saldırıya maruz kalan bir kadın, saldırganın kendisine çok hızlı bir biçimde saldırdığını hatırlayabilir, güvenli bir biçimde evine geldiğini hatırlayabilir ancak saldırıyı hatırlayamayabilir.

Bakıcı Şiddeti, Çocuk İstismarı

Eğer ki, travmatik deneyimler, uzun bir süre zarfında tekrarlı olarak meydana gelirse, bireyin kişiliği parçalara ayrılabilir. Bu parçalanma, travmayla ilgili duygular, düşünceler, hisler ve deneyimleri içeren kişiliğin travmaya uğramış parçasının, gündelik hayatına devam etmeye çalışan parçasından ayrılması durumudur. Bu durum bazen tüylerimizi ürperten korkunç senaryoların da meydana gelmesine neden olabilir. Örneğin, bakıcı şiddetine veya istismarına maruz kalan küçük çocuklar, onlara bağımlı olduklarından ne kaçabilir ne de savaşabilirler.

Dissosiyatif bozukluğu bulunan bir kişi, parçalanmış hafızalarının, düşüncelerinin, hislerinin ve deneyimlerinin bilinçli olarak ya hiç farkında değildir ya da çok az biçimde farkındadır. Ancak bunlar, bazen kişinin bilincine davetsiz olarak girebilir. Örneğin, kişi kendisine ait olmadığını düşündüğü bu düşüncelerin, duyguların ve iç seslerin farkına varabilir veya tamamen karakter dışına çıkan şekillerde kendisiyle konuşabilir veya rol yapabilir.

Yapısal çözülmenin (dissosiyasyon) en aşırı formu; çoklu kişilik bozukluğu olarak da bilinen dissosiyatif (çözülmeli) kimlik bozukluğudur. Böylesi vakalarda kişi, birbirinden bağımsız olarak var olan ve farklı zamanlarda ortaya çıkan en az iki ayrı kişilik özelliği gösterir. Bu kişilik farklılıkları, yalnızca psikolojik olmamakla birlikte, nöro-görüntüleme teknikleri, disosiyatif kimlik bozukluğu bulunan insanların beyinlerinde de yapısal farklılıklar bulunduğunu doğrulamıştır.

Literatürde İki Modelden Söz Ediliyor

Literatürde, çözülmeyi/ayrılmayı açıklayan iki modelden söz edilmektedir: Travma modeli ve Hayal modeli.

Travma modelinde, çözülme semptomlarının kaynağı; fiziksel, cinsel ve duygusal istismar ve özellikle de çocuklukta yaşanan ihmal, bağlanma problemleri, çocuğun bakıcısından (bakımvereninden) korkması ya da bakıcının çocuğun duygusal ve güvenlik ihtiyaçlarını yeterince karşılayamaması, aşırı stres veya aile içi şiddete maruz kalmak ya da tanık olmak şeklindedir. Bu travma modeli, Dünya Sağlık Örgütü ve Amerikan Psikiyatri Birliği'nde yer alan geçmiş ve günümüzdeki tanısal kriterleri yansıtmaktadır.

Öte yandan hayal (fantazi) modeli ise, dissosiyatif bozuklukları, "gerçek" olmayan şeyler düşüncesine dayandırır. Bu modele göre, söz konusu deneyimler; sıkıntılı (ve genellikle travmaya uğramış), düşünceli, fantazi eğilimli ve uyku eksikliği bulunan insanların yanılsamalarıdır.

Fantezi model teorisyeni Joel Paris, disosiyatif bozuklukları, neredeyse tükenmek üzere olduğunu ileri sürüyor. Ancak Journal of Trauma & Dissociation'da yayımlanan ve alandaki 98 araştırmanın bir analizi olan çalışmada elde edilen bulgular ise, bozuklukların görülme sıklığının azalmadığını ortaya koyuyor. Dahası, araştırmada elde edilen veriler; çözülme bozukluklarının, nispeten güvenli olmayan ülkelerde çok daha yaygın olarak görülen uluslararası bir fenomen olduğuna işaret ediyor. Mülteciler gibi travma deneyimi bulunan insanlarda çözülme bozukluklarının çok daha yaygın olduğunu gösteren diğer çalışmalar da bu verileri destekliyor. Görünüşe göre; güncel araştırmalar; dissosiyatif bozuklukların, hayal değil; aksine travmadan kaynaklanan gerçekler olduğunu ortaya koyuyor.

Yetersiz veya Yanlış Teşhis

Disosiyatif bozuklukları teşhis etmenin doğru yolları olsa da, dissosiyasyon (çözülme) hakkındaki eğitim ve mesleki eksiklikler, semptomların gözlemciler için belirginliğinin az oluşu ve bozukluğun bile var olduğuna dair şüphecilikten kaynaklı çoğu insan muhtemelen asla teşhis edilemeyecek. Öte yandan, kişi de dissosiyatif semptomlar gösterdiğini kabul etmeyebilir. Bunun yanı sıra kabul etse dahi, korku veya utançtan dolayı açıklamayabilir veya kelimelere dökmekten kaçınabilir.

En azından şunu biliyoruz ki; çözülmeli bozukluğu olan kişilerin en az dörtte üçünde bir veya daha fazla başka zihinsel bozukluk da bulunuyor. Travma sonrası stres bozukluğu, duygudurum bozuklukları, anksiyete bozuklukları, uyku bozuklukları, sınır kişilik bozukluğu (borderline) veya psikoz gibi diğer mental sağlık sorunlarıyla birlikte teşhis ve tedavi edilebilir. Ayrıca bağımlılıklar, kendine zarar verme ve/veya intihar düşünceleri (intihar tanısı koyulanların % 2'si) için tedavi edilebilirler.

Öte yandan, bu bozukluklar, her ikisinde de ortak olan sesler duyma belirtisi göstermesinden kaynaklı; yanlışlıkla şizofreni teşhisi konulmasına da neden olabilir. Fakat, dissosiyasyon bozukluklarının genellikle teşhisi konulmuyor. Ancak, altta yatan çözülme ele alınmadıkça, diğer mental sağlık sorunlarına yönelik tedavinin etkili olma olasılığı da azalıyor.

Nasıl Tedavi Edilir? Nereden Yardım Alınır?

Dissosiyatif bozukluğu olan kişilerin mental sağlığı ve yaşam kalitesi, travmanın etkisinin psikolojik olmasının yanı sıra fizyolojik de olduğunu kabul eden psikoterapi ile önemli ölçüde iyileşir.

Uluslararası tedavi yönergeleriyle tutarlı olan terapide, insanlar dayanılmaz duygularla, düşüncelerle ve fiziksel hislerle başa çıkma becerilerini öğrenebilirler. Öte yandan çözülmeyi tedavi eden özel bir ilaç bulunmuyor.

Dissosiyatif bozukluklar; sık görülen, ancak en tanınmayan mental bozukluklardandır. Semptomlar genellikle zayıflatıcıdır, ancak çözülme doğru teşhis ve tedavi edilirse önemli gelişmeler sağlanabilir. Eğer bu konuda kendinizden endişe duyuyorsanız, doktorunuza veya travma ve çözülme hakkında bilgisi olan bir terapiste danışmanızda fayda var.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir