Post Author Avatar
Sevkan Uzel
Yıldız Teknik Üniversitesi - Çevirmen/Editör

Mezozoik Dönem'e sıklıkla Dinozorlar Çağı denmekle birlikte, o dönemde işleri rast gidenler sadece dinozorlar değildi. Gezegenimizde okyanuslar her zaman için karalardan daha fazla olmuştur. Mezozoik Dönem'de de öyle olmasına rağmen, birkaç kuş türü dışında (kuşlar da dinozor grubuna dahildir) dinozorlar denizde hiç yaşamadılar. Ama Permiyan Dönem'den itibaren, deniz ortamlarına yayılmakta çeşitli derecede başarı gösteren başka sürüngen grupları oldu. Ortada memeli rakiplerin olmadığı Dinozorlar Çağı'nda, deniz yaşamına uyumlanan bu sürüngenlere Mezozoik Deniz Sürüngenleri adı verilir.

Bir düzineden fazla Mezozoik deniz sürüngeni grubu olduğunu biliniyor. Bunlardan dördü muhtemelen diğerlerinden daha tanıdık gelir: Plesiozor (hayali Loch Ness canavarının modeli olarak düşünülen), iktiyozor (köpekbalığı ya da yunusa benzer görünümlü olan), mosazor (Komodo ejderini andıran) ve deniz kaplumbağası (bugünkü deniz kaplumbağalarının atası olan). Bazı deniz sürüngenleri dev boyutlardaydı; 20 metre uzunluğa ulaşanı vardı. Bazıları ise sadece 40 santim büyüyebilecek denli ufak türlerdi.

Sürüngenlerin Evrimi

Sürüngenler, Mezozoik Dönem'den 70 milyon yıl önce karayı işgal eden "erken dönem uzuvlu omurgalıları"ndan türediler. Bu atalar, bir noktada solungaçlarını yitirdi ve dolayısıyla ardılları olan sürüngenler, balıklardan ve ikiyaşayışlılardan farklı olarak, suda solunum yapamaz oldu. Suda yüzerken, nefes almak için yüzeye çıkmaları gerekiyordu; tıpkı insanlar ve yunuslar gibi. Fakat görünüşteki bu dezavantaj, sürüngenleri yeniden suyu işgal etmekten alıkoymadı.

Sürüngenler soğukkanlıdır (bu yazıda, sıcakkanlı olan kuşlar, sürüngen grubunun dışında düşünülmüştür); yani ortam sıcaklığına bağlı olarak fazlasıyla çalkalanan (poikilotermi durumundan ötürü) vücut ısılarını korumak için dış kaynaklardan (örneğin güneşten) ısı almaları gerekir (ektotermi). Böylesi bir fizyoloji, suda yaşamak için elverişli değilmiş gibi görünebilir; çünkü su, vücut ısısını havadan daha çabuk etkiler. Ancak yüzey suyu sıcaklığı yeterince yüksek (yaklaşık 20°C) olduğu sürece, sürüngenler suda yaşamaya kuşlardan ya da memelilerden daha iyi uyum sağlayabilir.

Sürüngenlerin Avantajı

Ektoterm olan sürüngenler, endotermlere göre en az üç avantaja sahiptirler. Birincisi, sürüngenler düşük vücut sıcaklıklarına daha toleranslıdır. Örneğin, açık denizlerde yaşayan deniz yılanı Pelamis, 18°C ile 33°C arası vücut sıcaklığını tolere edebilirken, çoğu memeli bu denli düşük beden sıcaklığına sahipken hayatta kalamaz. Deniz memelileri fazladan enerji harcayarak, ortam sıcaklığından bağımsız olarak, çok daha yüksek vücut sıcaklıklarında (35°C ile 39°C arasında) olurlar.

İkincisi, sürüngen fizyolojisinin bir "yakıt verimi" avantajı vardır. Düşük metabolizma hızları sayesinde, sürüngenlerin saniyede tükettiği oksijen miktarı, memelilerinkinden çok daha düşüktür. Bunun anlamı, bedenlerinden depolanan oksijen ile memelilerden çok daha uzun süre nefes almadan idare edebilecekleridir.

Üçüncüsü olarak ise oksijen kıtlığı durumunda, anoksi adı verilen kanda oksijen azalması durumu ile daha iyi baş edebilirler. Bu özelliklerden dolayı, sürüngenlerin su yaşamına uyum sağlamaları, memelilerden daha kolay olur.

Mezozoik Deniz Sürüngenlerine Genel Bakış

Mezozoik fosil kayıtlarına dayanarak, toplamda 250'den fazla cinsin dahil olduğu, en az bir düzine deniz sürüngeni grubundan söz edilebilir. Her biri yaklaşık 30 cins barındıran dört büyük grup şunlardır:

  1. Zoropterjiya (Sauropterygia)
  2. İktiyopterjiya (Ichthyopterygia)
  3. Mozazoridae (Mosasauridae)
  4. Kelonioydea (Chelonioidea)
Her biri 10 kadar cins içeren orta büyüklüklü dört grup ise şöyledir:
  1. Talattozorya (Thalattosauria)
  2. Talattosukya (Thalattosuchia)
  3. Kaplumbağa I
  4. Kaplumbağa II
Geri kalan canlı grupları daha küçük gruplar olup, her biri 5 ya da daha az cins içerir.
Bazı Mezozoik sürüngen gruplarının beden biçimleri:
(a) Plotozor (mosazor); (b) Muraenozor (plesiozor); (c) Placodus (placodont);
(d) Archelon (deniz kaplumbağası); (e) Ophthalmozor (ichthyopterygian);
(f) Askeptozor (thalattozor); (g) Pleurozor (pleurozor);
(h) Metriorhynchus (thalattosuchian).

Permiyan Deniz Sürüngeni

Mezozor
Çizer: Nobu Tamura

Kabaca 300 milyon yıl önce Permiyan Dönem'de, yani dinozorların ortaya çıkmasına daha çok varken, sürüngenler yeni sayılabilecek bir gruptu. O tarihten 15 milyon yıl kadar önce, Karbonifer Dönem'in sonunda belirmeye başlamışlardı. İkiyaşayışlı olmayı bırakmış ve bütünüyle karasal bir yaşama geçmişlerdi. Ama aralarından mezozor adı verilen tipler, yeniden suya dönmeye karar verdi.

Mesosauria takımının filogeni (soyoluş) açısından hangi noktada olduğu konusunda biraz karmaşa var. Bazı bilimciler, onların aslında sürüngen değil, erken dönem yansürüngenleri (İng. parareptile) grubunda olduklarını düşünüyor. Modern filogenilerin çoğunda, yansürüngenler "zoropsida" terimi altında sürüngenlere dahil ediliyor. Kafatasları ile ilgili bazı garipliklerden ötürü, mezozorların sinapsid grubunda olması (bu da onları memelilerde daha yakın akraba yapar) gerektiğini düşünenler bile var. Fakat şu anda en çok kabul gören düşünce, onları sürüngen olarak almak.

Aslına bakarsanız, mezozorlar teknik olarak deniz sürüngeni de sayılmayabilir. Çünkü fosilleri, Güney Amerika'nın doğu kıyıları boyunca ve Afrika'nın batı kıyıları boyunca bulundu. Muhtemelen o zamanlar birleşik olan bu iki kıtanın arasındaki (Gondvana'daki) tatlı su göllerinde ve nehirlerde yaşıyorlardı. Şimdi ise oralar okyanus oldu. Mezozorlar da arkalarında hiç torun bırakmadan, Permiyan Dönem'in bitişiyle beraber yok oldular. Suya girmeye niyetlenen bir sonraki sürüngen, tümüyle farklı bir soydan olacaktı.

Triyasik Deniz Sürüngenleri

Cartorhynchus
Çizer: Stephano Broccoli

Triyasik Dönem sırasında, deniz sürüngenlerinde küçük çaplı bir patlama yaşandı. Bunun nedeni büyük olasılıkla, zamanın baskın deniz ikiyaşayışlısı olan Trematozoridae türünün azalmaya başlaması ve böylece deniz sürüngenlerine yüzecek daha fazla alan açılmasıydı. Triyasik dönemde beliren ilk deniz sürüngenlerinden biri hupesukiyan idi. Hangi kara sürüngeni grubunun ardılları oldukları bilinmiyor ama muhtemelen şu anda var olmayan bir grubun torunlarıydılar. Bir diğer deniz sürüngeni grubu olan iktiyozor ile akraba olduğunu düşünenler var. Hupesukiyan türü fazla uzun ömürlü olmadı ama iktiyozorlar, tüm zamanların en başarılı deniz sürüngeni soylarından biri olarak tanınıyor.

Hupesukiyan gibi iktiyozorun da orijini gizemini koruyor. Fosil kayıtlarından okuyabildiğimiz kadarıyla, 250 milyon yıl kadar önce okyanusta belirmişler. Neyse ki tarihlerine ilişkin önemli bir ipucu 2011'de bulundu: Kartorhinkus, görünüşe bakılırsa ikiyaşayışlı olan bir bazal iktiyozordu. Yüzgeçleri olmasına rağmen, fok gibi karada ilerleyebildiği ve kedi balığı gibi tabanda beslendiği sanılıyor. İktiyozorların pek çok farklı türü gelişti ve Triyasik denizlerin baskın canlıları oldular.

Plakodus, erken dönem plokodontlarından biri. Çizer: Nobu Tamura 

Bu arada yeni bir canlı grubu yavaş yavaş belirmeye başlıyordu: Zoropterijyan. Bunlar, iktiyozorlardan 5 milyon yıl sonra ortaya çıktı. İktiyozorlardan farklı olarak, bugün yaşayan üyeleri olan bir soya mensuplar. Her ne kadar zoropterijyanlar da ardıl bırakmamış olsalar da, bulundukları Lepidozorya dalının altında kertenkeleler, yılanlar ve tuataralar var.

Üç plokodont: Plakokelis (solda), Psefoderma (üst sağ) ve Siyamodus (alt sol) Çizer: Nobu Tamura

İlk zoropterijyan türlerinden biri plokodontlardı. Bu takımın altındaki cinslerin çoğu ise sert kabuklar geliştirdi; kaplumbağaya benziyorlardı. Ancak bunu, yine Triyasik dönemde ortaya çıkan ama henüz bildiğimiz kaplumbağa formunda olmayan asıl kaplumbağalar ile karıştırmamak gerek. Hem kaplumbağalar, hem de plokodontlar sert kabuk geliştirdi; çünkü bu, giderek büyüyen yırtıcılara karşı koruma sağlayabilirdi. Yine de kaplumbağalar, Odontkelis'ten sonra sudan çıkıp, birkaç milyon yıl boyunca karada takıldılar.

Odontokelis, muhtemelen en eski deniz kaplumbağası cinsiydi. Modern kaplumbağalardan farklı olarak,
sadece alt kabukları vardı; üst taraflarında kabuk yoktu.  Çizer: Nobu Tamura 

Zoropterjiyanlar ve iktiyozorlar, Triyasik dönemin iddialı katılımcıları olmakla birlikte, ayağını suya sokan başka deniz sürüngenleri de yok değildi. Bütünüyle sucul bir grup olmasa dai Protorozorya takımının bazı üyeleri, sucul özellikler geliştirmişti. Protozorlar, nihayetinde timsahlara, dinozorlara ve kuşlara; yani arkozorlara dallanacak olan gruptu. Bu da onları dinozorlara en yakın akraba olan deniz sürüngenleri yapıyor; ama yine de dinozor değillerdi.

Ayrıca "krokodilomorf"lar olarak adlandırılan modern timsahların ataları da Triyasik Dönem'de ortaya çıkmakla beraber, o zamanlar hızlı koşabilen kara hayvanlarıydılar. Jurasik Dönemi'nde yaşayacak olan torunlarından itibaren ise türün üyelerinin bacakları kısalacak ve suda takılmaya başlayacaklardı.

Timsahların Triyasik Dönem'de yaşamış olan ataları bu çizimdeki gibiydi.

Jurasik Deniz Sürüngenleri

Triyasik Dönem biterken, deniz canlısı cinslerinin yaklaşık %34'ünü silen büyük bir yok oluş yaşandı. Deniz ekosisteminde açılan büyük boşluğu doldurmak için başka türler, özellikle de balıklar harekete geçti. Köpekbalıkları, Jurasik Dönem'de çoğaldı ama altın çağları Kretas'tan sonra oldu. Kalan sürüngenler de denizde tekrar çoğalmaya ve  değişen koşullara dolayısıyla farklı biçimler almaya başladılar.

Bu arada, modern deniz sürüngenlerinin atalarının gelişiminden de söz etmek gerek. Bilinen ilk deniz kaplumbağası olan odontokelis'in öncesinden söz etmiştik. Ondan 56 milyon yıl kadar sonra, kaplumbağalar bütünüyle karasal bir canlı grubu olmuşlardı. Artık üst kabukları da vardı. Odontokelis'ten sonraki ilk deniz kaplumbağası Eileankelis'ti ve Jurasik Dönem'in ortasına denk gelen 164 milyon yıl öncesinde yaşamıştı. Jurasik Dönem'de krokodilomorflar da kendilerine suda yeni bir yuva bulmuştu.

Stenopterygius, tipik bir Jurasik Dönem iktiyozoru idi. (Çizim: Nobu Tamura)

Kretas Deniz Sürüngenleri

En büyük deniz kaplumbağaları, Kretas Dönem'de ortaya çıktı. Bunlardan biri de devasa Arkelon idi. Üst kabuğu sert değildi; kemikten bir çerçeveye gerilmiş deri biçimindeydi; tıpkı bugünkü deri-sırtlı deniz kaplumbağası gibiydi.

İktiyozor nüfusu ise Kretas Dönem'de azaldı. Bilinmeyen bir nedenle, 90 milyon yıl önce Kretas Dönem biterken iktiyozorların soyu tükendi. Bilimciler, olayın okyanusların oksijensiz kalması ile ilgili olabileceğini düşünüyor.

Arkleon iskeleti. (Yale Peabody Müzesi)

Günümüzde Yaşayan Deniz Sürüngenleri

Yaşayan sürüngenler arasından dört grup, bu yazıda deniz sürüngeni olarak alınmıştır fakat bunlardan sadece biri bütünüyle suculdur. Tuzlu su timsahı, bazı kaynaklarda deniz sürüngeni olarak kabul edilmekle birlikte, burada deniz hayvanı olarak alınmamıştır. Buna göre, günümüzde varlığını sürdüren deniz sürüngeni grupları şunlardır:

  1. Gerçek deniz yılanları (yaklaşık 50 tür)
  2. Deniz kaplumbağaları (8 tür)
  3. Şeritli deniz kobrası (deniz yılanının ikinci soyu; yaklaşık 5 tür)
  4. Deniz iguanası
Gerçek deniz yılanları, sudan neredeyse hiç çıkmayan tek soydur. Şeritli deniz kobrası ise karada daha fazla vakit geçirir. Deniz kaplumbağaları çoğu zaman denizde olmakla birlikte, yumurta bırakmak için karaya çıkarlar.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir