Post Author Avatar
Gürkan Akçay
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör

İnsanlık, bencilliğin bu denli teşvik edildiği başka bir çağ yaşamadı belki ama, her şeye rağmen iyiliğin, o mütevazı haliyle ve domino etkisi yaratarak kol gezdiğini bilmek bir nebze olsun içimizi rahatlatıyor. Nezaket ve yalnızca kendini düşünmeme hali, hem insanlar hem de hayvanlar arasında oldukça yaygın bir davranış biçimidir. Pek çok insan, çeşitli hayır kurumlarına bağışta bulunuyor ve böyle bir şey yapıyor olmanın doğrudan bir sonucu olarak da kendisini daha mutlu hissediyor. Hayvanlar aleminde de benzer davranışlar görülüyor. Pek çok tür, çatışma çıktığında şiddetten kaçınarak nezaket davranışı sergiliyor. Hatta bazı hayvanlar, şiddet içerecek bir dövüşte bazen karşılıklı zarar vermeme tutumunu bile benimseyebiliyorlar. Yavru erkek yengeçlerin bir yuva için dövüşleri sırasında birbirlerine asla zarar vermemeleri, çıngıraklı yılanların birbirlerini ısırmadan güreşmeleri, bonoboların, karşı taraftan bir yardım çağrısı yapılmasa bile yabancılara yardım etmeleri gibi pek çok örnek hayvanlar dünyasındaki nezaket örneklerindendir.

Nezaketle karşılaşmanın sağladığı faydalar, sezgisel anlamda pek çoğumuz için belirgindir. Fakat, iyilik yapmaya dair motivasyonlar genellikle azdır. Hatta kibarlık ve özgeciliğin varlığı, en iyi uyum sağlayanın hayatta kaldığını ileri süren Darwin'in evrim teorisi ile çelişiyor gibi görünür. Örneğin, tehlikeli avcılara karşı kolonisini koruyan steril karıncalardaki sadece kendini düşünmeyen davranış biçimi Darwin'in kendisine bir problem sunmuştur. Hatta Darwin'in kendisi bu duruma dair "aşılması güç ve teorim için ölümcül" tanımlamasında bulunmuştur.

Peki, nazik davranmak nasıl evrimleşmiştir? Bu davranış biçimi doğal seçilim tarafından neden elenmemiştir? Pek çok bilim insanı bu problemle yıllarca boğuşmuş ve bazı açıklamalar geliştirmiştir.

Nezaketin Açıklaması

Darwin döneminden 1960lara kadar olan süreçteki ilk yaklaşımlar; nezaketin evrimini, bireylerin kişisel maliyetleri ne olursa olsun, gruplarının veya türlerinin iyiliği için birlikte çalışmaları olarak açıklamaya çalıştı. "Grup seçilimi teorisi" olarak adlandırılan bu teori, uzunca bir süre boyunca konuya dair tek açıklama olarak kaldı, fakat hala sorgulanmaya devam ediyor. İlk aşamada nasıl oldu da; iddia edildiği gibi rekabetçi populasyonlardan daha iyi hayatta kalan işbirlikli populasyonlar evrimleşti?

Cevabın bir kısmı, Richard Dawkins'in "Gen Bencildir" kitabında bahsettiği bencil gen teorisiyle geldi. Doğal seçilim, bize benzeyen ve genlerimizi paylaşan yakın akrabalarımız için nezaket göstermeyi destekliyor. Bir akrabaya yardım etmek, kendi genlerimizin kopyalarının bir sonraki nesile aktarılmasının bir yoludur ve yardım edilenin yakınlığıyla orantılı olarak yardım edene de fayda sağlar.

Ancak bu izah herhangi bir genetik bağın olmadığı insanlara gösterilen nezaketi açıklamıyor. Tam bu noktada da akraba olmayan bireyler arasındaki durum için başka bir teori ortaya çıkıyor: Karşılıklı özgecilik teorisi. Bu teoriyi bir tür kazan-kazan stratejisi olarak tanımlayabiliriz; "sen benim arkamı kollarsan ben de senin arkanı kollayacağım." Eğer ki akraba olmayan iki birey kibarlık gösterirse, her ikisine de fayda sağlayan sürekli bir işbirliği ilişkisi kurulur. Esasında, suçluluk, minnettarlık ve sempati gibi belirli sosyal duygular; bu sistemdeki hileleri tespit etmek ve önlemek, böylelikle de insan evriminde son derece önemli olan karşılıklı ilişkileri geliştirmek için evrimleşmiş olabilir.

Görsel Telif: Spumado/Shutterstock.com

Peki Yabancılar Söz Konusu Olduğunda?

Yukarıdaki iki teori de, bir daha belki de hiç karşılaşmayacak olan yabancıların birbirlerine gösterdikleri nezaketi açıklamaya yetmiyor. Tek sefere mahsus etkileşimlerde, nezaket; dolaylı karşılıklılık aracılığıyla ortaya çıkabilir. Bu durum, başkaları tarafından nazik davranışlarla karşılaşan insanların, karşılığında onlara karşı nazik hareket ettiklerini gözlemleriz. Gerçek hayat delilleri, daha önce kendisine nazik davranılan insanların; yabancılara karşı daha fazla yardımcı olma eğilimi gösterdiklerini ortaya koyuyor. Yani, başkalarının tanık olduğu bir naziklik, herkeste nezakete ilişkin bir itibar geliştirme motivasyonunu tetikleyebilir. Bu tarz bir itibarın da, başkalarından nezaket getirmesi muhtemeldir ve bu nedenle uzun vadeli faydalar sağlayabilir.

Fakat bu açıklama da, ortada bir gözlemcinin bulunmadığı nezaket durumlarını açıklamakta yetersiz kalır. Burada da başka bir konsept devreye giriyor: Özgeci cezalandırma. Bu teoriye göre, bazı insanlar, kaba ve bencil insanları, dışlamak ya da onları doğrudan kötülükleriyle yüzleştirmek için cezalandırma konusunda bir içgüdüye sahiptir. Bu cezalandırma, özgecidir, çünkü, bu tür cezalandırma biçimi, cezalandırılan için zaman, emek ve olası misilleme gibi bazı bedellere neden olması açısından toplumsal bir fayda sağlar. Özgeci cezalandırmanın, geniş ölçekte toplumsal ve kültürel örnekleri mevcuttur. Özgeci cezalandırmaya maruz kalınacağı riski, bunu kimse görmese bile nezaketli davranma konusunda sosyal bir baskı oluşturur.

Tüm bu teorileri birlikte ele aldığımızda, nezaketli davranmanın ya da yalnızca kendisini düşünmemenin Darwin'in doğal seçilim süreciyle uyumsuz olduğunu söyleyemeyiz. Peki iyilik ya da nezaket; bencillik içerisine dikkatlice gizlenmiş bir davranışsal ifade olabilir mi? Özgecilik gerçekten de var mıdır? Tüm bu sorular felsefi tartışmaların gündeminde kendisine yer ediniyor. Tartışmalar süredursun; aklınızda bulundurmanız gereken bilimsel bir gerçeklik söz konusudur: Motivasyonunuz her ne olursa olsun, nezaketli davranarak yalnızca sosyal refahı arttırmakla kalmaz, aynı zamanda kendinizi de iyi hissedersiniz.

İnsanlar genelde, doğada zayıflığın otomatikman elenme anlamına geldiğini düşünür -"orman kanunu" denen ilke- ama gerçekte sosyal hayvanlar arasında bolca hoşgörü ve destek vardır. Yoksa birlikte yaşamanın ne manası olurdu?
Kendi aralarında doğmuş zihinsel özürlü bir yavru olan Azalea'yı kabullenen bir grup resus makağıyla çalışmıştım. Azalea'nın kromozomlarından biri üçlü olduğundan durumu insanlardaki Down sendromunu hatırlatıyordu. Resus şebekleri normalde katı toplum kurallarına uymayan herkesi cezalandırır ama Azalea, alfa erkeğini tehdit etmek gibi en ciddi patavatsızlıklardan bile yakayı kurtarabiliyordu. Yapacakları hiçbir şeyin onun yetersizliğini değiştirmeyeceğini hepsi anlamış gibiydi.
(...)
En iyi uyum sağlayanın hayatta kalması ilkesi işte buraya kadar. Ondan da bol bol var elbette ama akrabalarımızın hayatını karikatürize etmenin de alemi yok. Primatlar birbirlerinin varlığından büyük mutluluk duyar.
- Frans de Waal (İçimizdeki Maymun, ISBN: 9789753426879)
Bir kuralı ihlal ettiğimizde verdiğimiz tepki çok şey anlatır. Yüzümüzü öne eğer, gözlerimizi kaçırırız; omuzlarımızı kamburlaştırır, dizlerimizi büker, küçülmüş gibi görünürüz. Ağzımız sarkar, kaşlarımız yukarı kalkıp tehditkar olmayan bir ifade alır. Utanır, yüzümüzü ellerimizin arkasına saklar, "yerin dibine geçmek" isteriz.
Bu görünmezlik arzusu itaat gösterilerini hatırlatır. Şempanzeler liderleri için tozun toprağın içinde sürünür, ona aşağıdan bakmak için vücutlarını eğer ya da tehditkar görünmemek için ona kıçlarını çevirirler. Halbuki baskın erkekler kendilerini daha büyük gösterir ve cenin pozisyonu almış olan astlarının kelimenin tam manasıyla üzerine basıp geçerler.
(...)
Darwin'in de zamanında dikkat çektiği gibi, sadece insana has yegane ifade yüz kızarmasıdır. Diğer primatlarda böyle ani bir kızarmaya hiç rastlamadım. İnsanların elinden gelen tek şeyin başkalarını sömürmek olduğunu düşünenler için yüz kızarması herhalde çok şaşırdıkları bir evrim muammasıdır.
Gerçekten onların düşündükleri gibi olsa, yanaklarımıza ve boynumuza kan hücum etmese, tenimizdeki renk değişikliği deniz feneri gibi göz almasa bizim için daha iyi olmaz mıydı? Anadan doğma bir düzenbazın böyle bir işaret taşıması akla uygun gelmiyor.
Yüz kızarmasının benim bildiğim tek faydası, başkalarına hareketlerinizin onları nasıl etkilediğinin farkında olduğunuzu göstermesi. Bu da güven uyandırır. Duygularını yüzlerinden okuduğumuz insanları, en ufak bir utanç ya da suçluluk işareti göstermeyen insanlara tercih ederiz. Kural ihlalleri konusundaki rahatsızlığımızı ileten dürüst bir işaret geliştirmiş olmamız, türümüze dair derin bir bilgi verir bize. Kızarma, bize ahlâkı veren evrim paketinin bir parçasıdır.
- Frans de Waal (Bonobo ve Ateist, ISBN: 9789753421065)
Çoğunluğun trajedisi aynı ilkeler üzerine yazılır. Sınırlı kaynaklara sahip olan ve çok kullanılan bir mal için serbest rekabet, o kaynakların aşırı kullanımı ve yok edilmesinin sebep olduğu bir çelişkiyi tanımlar. Jared Diamond, "Çöküş" adlı kitabında Doğu Adaları sakinlerinin, adalarındaki her ağacı nasıl yok ettiklerini ve yaşamlarını dramatik ve geri dönüşsüz şekilde değiştirdiklerini anlatır. Sıklıkla değinilen bir örnek, insanlığın küresel ısınmadaki rolü ve bu sorunu tanımlamadaki yeteneksizliğidir. Çoğunluğun trajedisi, fedakarlık hakim olmadığında ortaya çıkar. Sonuçta herkes asalak hâline gelir ve bu da bir popülasyonun çöküşüne yol açan esas nedendir.> — Gluckman & Beedle & Hanson (Evrimsel Tıbbın İlkeleri, ISBN: 9786053550518)
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir