Post Author Avatar
Gürkan Akçay
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör

Şimdi gelin zihninizde canlandırdığınız kişinin özelliklerine bir bakalım: Beyaz saçlı? Erkek? Üzerinde bir lab önlüğü var? Saçları dağınık? Tamam hepsini tutturamamış olabiliriz belki ama tahminlerimizden en az birisi muhtemelen sizin hayali bilim insanınızın da özellikleriyle uyum gösteriyor. Aslında bu durum pek de şaşırtıcı değildir, ancak bu dış görünüş ve cinsiyet algısı belki başka bir yazımızın konusu olabilir. Burada asıl merak ettiğimiz, zihninizdeki bu bilim insanının ne yaptığıdır?

Zihninizdeki bilim insanının son derece karışık bir masanın önünde olabildiğince sıkı çalışan birisi olduğu tahmininde bulunmak nispeten güvenli bir tahmindir. Çünkü pek çok insanın zihnindeki bilim insanı prototipi; genellikle yalnız, laboratuvarından çıkmayan, izole bir ortamda çalışmalar yürüten bir kişi gibi özelliklere sahiptir. Son derece tehlikeli olabilen bu eksik kavrayışa ileride değineceğiz. Fakat ilk olarak bilim insanı kavramının neden tek başına çalışmalar yürüten, yalnız, izole bir arketipi canlandırdığını tartışalım.

Esasında bu prototip yüzyıllardır gerçeğe en yakın olandı. Geçmişe doğru bir yolculuğa çıktığınızda; en bilindik bilimsel akılların, paralı çalıştırdığı birkaç yüksek lisans öğrencisi dışında genellikle izole bir ortamda çalışmayı tercih ettikleri görülür. Örneğin; yalnızca modern fizikte değil aynı zamanda matematiksel çalışmalarıyla da bilinen Isaac Newton, yalnız çalışmayı tercih etmiştir (bunun bir nedeni; meslektaşlarını düşmanı olarak görmesi eğiliminden kaynaklanıyor olabilir). Öte yandan, bugün bildiğimiz elektromanyetizmanın "babası" diyebileceğimiz James Clerk Maxwell de yalnız başına çalışmayı seçenlerdendir. Hatta Albert Einstein bile, genel görelilik teorisini bize tek başına çalışarak sunmuştur. (Zihninizdeki bilim insanının dağınık saçlı olmasının nedeni de muhtemelen Einstein'dır.)

O halde bilimsel ilerleyişin bu "yalnız deha" modelinin tarihsel bir gerekçelendirmesi olduğunu söyleyebilir miyiz?
-Hayır.

Bilimsel Deha Gerçekliği

Newton, her ne kadar kendi çalışmalarını çalacakları korkusuna sahip olsa da; esasında kendi çağdaşı bilim insanlarıyla iletişime geçmiştir. Özellikle de calculusun gelişimi üzerine çalışmalar yürüten Gottfried Wilhelm Leibniz ile düzenli olarak iletişimde kalmıştır. Maxwell, prestiji oldukça yüksek çeşitli kuruluşlarda çalıştı ve pek çok zeki insanla etkileşim içerisindeydi. Hatta Einstein, çığır açan keşiflerinin büyük çoğunluğunda etrafındaki insanları kullanmıştır.

O halde, "yalnız deha" prototipi gerçekle uyum göstermiyorsa, neden insanlar hala bu algıya sahiptir?

Popüler kültürün "bilim insanı" sunuşlarını düşünün. Daha önce izlemiş olabileceğiniz veya hali hazırda izlediğiniz birkaç film ve dizi karakterinden yola çıkalım: Contact'teki Eleanor Arroway, Back to the Future'daki Doc Brown, The X Files'daki Dana Scully, Ghostbusters'daki Peter Venkman, The Fly'daki Seth Brundle, Futurama'daki Hubert Farnsworth ve daha da güncel olan Rick and Morty'deki Rick Sanchez.

Tüm bu karakterlerin ortak noktası ve --aslında-- pek çoğunun belirleyici özelliklerinden birisi; tek başına çalışıyor olmalarıdır. Fakat bu sunuş, bilimin yüzyıllardır süre gelen gerçek ilerleyişinden çok uzaktır, çünkü bilimsel çalışmalar bir vakum içerisinde yapılmaz (deneyleriniz vakum koşullarını gerektirmiyorsa tabiki).

Back to the Future filminden ikonik karakter "Doc" Brown

Bütün bilimsel araştırmaların felsefesinde, pek çok bilim insanının doğrulaması ve incelemesi aşamasından geçebilmek vardır. Bu süreç, bazen biraz fazla zaman alabilir, bazen çok acımasızca olabilir ancak yalnızca sonuçların geliştirilmesine değil aynı zamanda bütün bir sürecin geliştirilmesine katkı sağlar. Yapılan çalışmalar, çeşitli bilimsel dergi ve benzeri yayın organlarında yayımlanmadan önce bir seçme sürecine tabi olur ve ancak kabul edilebilir yöntem ve delillere sahip, öznelliği en aza indirgemeyi başarmış çalışmalar yayımlanır. Bununla birlikte de süreç burada sona ermez. Yayımlanan araştırmalar, bilim camiası içerisinde sorgulanmaya devam eder. Bilim camiası tarafından yöntem ve yorum olarak kabul edilenler diğer çalışmalarda da bilgi kaynağı olarak kullanılırken, diğerleri ise tarih sayfalarındaki yerlerini alır.

Gerçeklerin Reddedilmesi

Bilimsel araştırmalar sürecindeki bu işbirliğinin bir norm olduğunu göz önüne aldığınızda, kendinize kritik bir soru sorabilirsiniz: Kimin umurunda? Yalnız bir bilim insanı kahramanı portresi çizmek kime, neden zarar versin?

Problem ise bilimsel bir meseleye dair bir taştırma söz konusu olduğunda ortaya çıkar. Bilimsel tartışmalar, bilimsel sürecin gerekli ve teşvik edici bir parçasıdır. Bu tartışmalar, söz konusu düşünce veya fikir birkaç bilim insanı dışındaki herkese duyurulmadan önce gerçekleşir ve zaman zaman şiddetlenirken farklı bakış açılarına sahip bilim insanları arasında büyük bir saygı ile yürütülür.

Tehlike ise bilimsel sonuçlar herkese açıklandığında ortaya çıkabilir. Toplum; eğitimli eğitimsiz, deneyimli deneyimsiz ya da ele alınan konuyla ilgili herhangi bir bilgisi olan ya da olmayan kişilerin yorum yapabildiği platformlara sahiptir. Bu durum, bilginin yayılması noktasında mükemmel bir yöntem olabilirken, arkasında bir veri ağırlığı bulundurmayan herhangi bir düşüncenin de bilimsel araştırmalar sonucu yayımlanan bulgularla eşdeğer tutulabilmesine neden olur. Özellikle de günümüz popülist kültüründe, insanlar; akademiden gelen gerçeklerin üstünlüğünü alaşağı ettiğini sanan yalnız "bilim" insanı kahramanları arıyor. Twitter gibi sosyal medya platformları ise bu anlamda kişilere fütursuz bir ortam sağlıyor.

İşte problem de burada ortaya çıkıyor. Böylesi bir durumda, yalnız bir yorumcunun düşüncesi ile konuyla ilgili değerlendirmelerini doğrulamak için yaşamlarını bu alandaki araştırmalara harcayan onlarca, yüzlerce bilim insanının düşünceleri aynı temelde ele alınıyor.

Bu da, örneğin; evrimin gerçek olup (gerçektir) olmadığı  veya aşı ile otizm arasında bir bağlantı (yoktur) olduğu ya da insanların iklim üzerinde bir etkisinin olup olmadığı (büyük ölçüde var) üzerine tartışmaların sürdüğü izleniminin ortaya çıkmasına neden olur. Bu yanılgılar da toplumun her bireyi için bilişsel ön yargılar oluşmasına ve bilime şüpheli yaklaşılması konusunda tohumların atılmasına sebep olacaktır.

Yanlış Kavrayışları Ortadan Kaldırmak

Peki ne yapılabilir? Bu senaryodaki herkesin değişim için bazı sorumlulukları bulunuyor. Bilim insanları, araştırma sonuçlarını; anlaşılmaz jargon ve teoriler pelerini arkasına saklamama zorunluluğu hissederek paylaşmalıdır. Öte yandan, toplumun her bireyi de okuduğu her düşüncenin güvenilirliğini göz önüne alma zorunluluğu taşımalıdır. Böylelikle de, tartışmalar içerik olarak dolu bir zemine oturabilir ve elde edilen sonuçların geliştirilmesine yol açabilir. Bilimi, herkes için erişilebilir kılmak, "yalnız bilim insanı" algısının genel olarak araştırma sonuçlarına zarar vermesini de sınırlı hale getirecektir.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir