Post Author Avatar
Melis Soyumgürbüz
Boğaziçi Üniversitesi - Çevirmen
Konu yemeğe geldiğinde, kişniş gibi ender bir yiyecek insanların yemek zevklerini zıtlaştırabilir. Kişniş, maydanozgiller familyasından, yaprakları maydanozu andıran otsu bir bitkidir. Bazı insanlar onun “fresh” diyebileceğimiz lezzetini severken diğerleri ise tadının sabuna benzediği konusunda yemin etmektedirler. Ve bu durum aslında, bizim yiyeceklerdeki aromaları nasıl tatlandırdığımızı ayırt eden bir genetik çeşitliliğe işaret etmektedir.

2012 yılında, 23andMe adındaki bir genetik test şirketi, kişnişi seven ve ondan nefret eden toplam 30,000 Avrupalı insanın DNA’sı üzerine bir araştırma yaptı. Araştırmada; 11,851 katılımcı kişnişi sevdiğini söylerken, 14,604 kişi de tadının sabuna benzediğini yorumunda bulundu. Çalışmanın sonunda, bu iki grup arasında, iki farklı genetik çeşitlilik gözlendi ve en güçlü çeşitliliğin, koku reseptörleriyle (almaç) ilişkili olduğu tespit edildi.

Arxiv’de yayımlanan çalışmada, araştırmacılar sonuçlara dair şu değerlendirmede bulundu:

“Bu sonuçlar kişnişin tat algısının genetik bileşenlerle ilişkili olduğu iddiasını doğruladı ve kişniş nefretinin koku reseptörlerinden kaynaklanan bir genetik çeşitlilikten ötürü meydana geldiğini düşündürdü.”

Peki genler neyi yemeyi sevip neyi sevmeyeceğinize nasıl müdahale edebiliyor?


Genetikçi Nicholas Eriksson 'un öncülüğünü yaptığı 23andMe ekibinin bloğunda açıkladığı üzere; bu müdahale, vücudunuzun lezzet ve aroma bileşenlerini nasıl işlemlerden geçirdiğiyle ilgili. Kişnişde aldehit denilen bazı temel bileşenler bulunmaktadır.

Peynirde ve vücut kokusunda olduğu gibi, aynı kimyasal bir insana hem çekici hem de nahoş gelebiliyor. Bazı durumlarda ise tam tersine, aynı madde farklı kimyasallar içermektedir. Örneğin; kişniş hem lezzetli hem de tatsız kimyasallar içermektedir. Kokulu bir peynirin ya da kişnişin size çok lezzetli ya da iğrenç gelmesi farklı kimyasalları nasıl algıladığınıza göre değişiyor.

Kişnişin aroması bileşenleri aldehitler olarak bilinen bir gruba bağlıdır. Aldehitin çeşitlerinden biri, “meyveli” ve “yeşil” olarak tarif edilirken, diğer türü “sabunlu” ve “keskin” olarak tanımlanmıştır. SNP (Single-nucleotide polymorphism)’ye yakın olan sekiz genden biri, OR6A2, kişnişlerdeki gibi aldehitleri tespit ettiği gözlendi.

Ancak araştırmanın sonunda, çevre koşullarının da lezzet algısında büyük rol oynayabileceğine dair not düşüldü. Kişniş ve çeşitlerinden hoşlanıp hoşlanmama durumunun yalnızca %10’u genetik çeşitlilikle açıklanabiliyor. Bu yüzden bazı insanlar genetik olarak otların kokusundan nefret etmeye yatkın olmalarına rağmen, daha sonraları ondan keyif almaya başlayabiliyor. Ayrıca, “kişniş tercihinin kalıtımsallığının oldukça düşük olması mümkün,” olduğu da çıkan sonuçlar arasında.

Her iki şekilde de, bu masum otlardan nefret etme mantıksızlığına artık tamamen kabul edilebilir bilimsel bir bahaneniz var.

-Bir şey değil. :)




Kaynak: Fiona Macdonald,”There could be a genetic reason for why you either love or hate coriander,” http://www.sciencealert.com/there-a-potential-genetic-reason-you-either-love-or-hate-wheat-beer


Bu içerik BilimFili.com yazarı tarafından oluşturulmuştur. BilimFili.com`un belirtmiş olduğu "Kullanım İzinleri"ne bağlı kalmak kaydıyla kullanabilirsiniz.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir