Post Author Avatar
Gürkan Akçay
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör
Kabalık ve nezaketsizlik ile ne yazık ki her zaman karşılaşabiliyoruz. Basit hakaretlerden ve saygısızlıktan tutun da grup içerisindeki dışlamalara kadar, bu tür davranışlar iş yerlerimizde ve günlük yaşamımızda büyük ölçüde tolere edilir. Fakat asıl soru şu; bu tür davranışlar bizim üzerimizde ne gibi bir etkiye sahip?

Hepimizin bildiği gibi; su istimal etmek, saldırganlık ve --haksız olan-- şiddet gibi aşırı olumsuz davranışlar açık bir şekilde zararlıdır. Fakat, yalnızca kaba ve nezaketsiz olmanın zararı nedir?

Araştırmalar; kaba davranış ve hatta kabalığa tanık olmanın; insanların performansı, yaratıcılığı ve yardımseverliği üzerinde şaşırtıcı derecede olumsuz etkiye sahip olabileceğine dair güçlü delillerle destek sağlıyor. Fakat bununla da bitmiyor.

Peki ya kabalık aslında bulaşıcı olsaydı? Yani, kaba davranışlar; yalnızca ona maruz kalanı ya da tanık olanı kırmakla kalmasaydı ve aynı zamanda da ikincil etkilere de sahip olsaydı? Şöyle bir durum ortaya çıkacaktı; başka insanların kaba davranışlarına maruz kalan insanlar da artık kabalığa "bulaşacak" ve etkileşim kurduğu bir sonraki insana karşı da kaba davranacak.

Ofislerdeki kaba davranışlar tıpkı soğuk algınlığı gibi bulaşıcı


University of Florida'dan araştırmacılar; kabalığın bir kimseden bir başkasına bulaşıp bulaşmadığını ortaya çıkarmak için bir çalışma yürüttüler.

7 haftalık bir periyodun ardından, katılımcılardan, çeşitli partnerleriyle 11 görüşme egzersizi yapmaları istendi.

Her görüşmenin ardından, katılımcılara görüştükleri kişinin ne kadar kaba davrandığını oylama fırsatı sunuldu. Bu egzersiz yapısı; bir görüşmede kaba davranışa maruz kalmanın bir sonraki görüşmedeki kabalığı nasıl etkilediğini araştırarak kabalığın nasıl bulaşıcı olabileceğine dair kavrayış geliştirme noktasında araştırmacılara fırsat sundu. Çalışmada araştırmacılara kaba olmaları yönünde herhangi bir yönergede bulunulmadı, araştırmacılar yalnızca görüşme esnasındaki normal kabalığı ölçtüler.

Çalışma sonucunda kabalığın aslında bulaşıcı olduğu bulgusuna ulaşıldı. Eğer görüşmeye katılanlardan birisi görüşme yaptığı kişinin kaba olduğunu düşünürse, bir sonraki görüşmede bu kişinin görüştüğü --yeni-- kişi de onu kaba olarak tanımlıyor.

Bir başka şaşırtıcı bulgu ise bu etkinin ne kadar sürdüğüne dairdi. Görüşmeye katılanların bazıları ardı ardına görüşmeye alınırken, bazıları da 7 günlük aralıklarla alındı. Yapılan ölçümler sonucunda; ilginç bir biçimde, görüşmeler arasına koyulan zaman farkının pek bir etkisinin olmadığı görüldü. Dahası, eğer görüşmeler bir hafta arayla gerçekleştiyse, bir önceki görüşmede karşılaşılan kaba davranışlar katılımcıların bir sonraki görüşmelerinde de kabalığın sürdürülmesine sebep oldu.

Neden kabalık bir kişiden bir başkasına yayılıyor?


Geçmişte yapılan araştırmalar; duygular ve davranışların sosyal anlamda bulaşıcı olabileceğini ortaya koymuştu.

Örneğin; etrafınızdaki insanlar mutlu hissettiklerinde, sizin de mutlu hissetmeye başlamanız olasıdır. Benzer şekilde, etrafınızdakiler gergin, sinirli ya da "suratsız" halde iseler, sıklıkla siz de aynı biçimi sergilemeye başlarsınız. Bu etkiler genellikle bilinçaltı taklitler olarak tanımlanır, ancak kabalığın bizi neden daha fazla kaba yaptığı muhtemelen bilinçaltı taklit olarak tanımlanamaz. Peki öyleyse ne oluyor?

Bu soruya dair cevap aramak için, araştırmacılar; beynin bu durumdan sorumlu bir bilinçaltı parçasında bu sürecin meydana gelip gelmediğine yoğunlaştılar.
Sosyal bir uyarana (örneğin; bir iş arkadaşımızla gerçekleştirdiğimiz bir diyalog) maruz kaldığımızda, bu uyaranlar beynimizin bilinçaltı parçasının derinliklerindeki konseptleri aktive edilebilir.

Bir konsept her şey olabilir. Bizler; kızgınlık, mutluluk, üzgünlük, güç ve elbette ki kabalık için bir konsepte sahibizdir. Konseptlerdeki aktifleşme otomatiktir --yani meydana geldiğinde farkında olmayız--. Ve konseptler aktive olduğunda, bu da bizim etrafımızı algılayışımızı biraz olsun etkiler.

Örneğin; mutlu bir yüz görmek insanları daha mutlu yapan bir uyaran olarak algılanarak mutluluk konseptini aktive edebilir. Ayrıca, araştırmacılar; insanların güç hakkında kısa bir yazı yazdıklarında bunun da insanların daha güçlü hissetmelerine neden olan güç konseptini aktive edebileceği bulgusuna ulaştılar.

Dolayısıyla, kabalık konsepti aktive olduğunda, bu durum bizde daha fazla kaba olmaya dair bir uyaran olarak algılanır. Yapılan bu iki deneysel çalışmada da araştırmacıların ulaştığı sonuç bu. İnsanlar kabalık ile karşılaştıklarında (ya da nezaketsizlik ile), etraflarındaki şeyleri kabalık olarak algılamaya daha yatkınlar ve bu kabalık algısı insanlarda da kaba tepkilerin ortaya çıkmasına sebep oluyor.

Örneğin; yanınızdan geçen birisinin size "ayakkabıların çok hoşmuş" dediğini düşünün. Bunu bir iltifat olarak kabul edebilirsiniz ya da bir "dalga geçme" ifadesi olarak algılayabilirsiniz. İşte tam bu noktada, bu durumun hemen öncesinde bir kaba davranışa maruz kalmışsanız, bu yorumu o anlamda söylenmiş olmasa bile kaba bir yorum olarak algılamaya daha yatkınsınızdır. Ardından da algıladığınız kabalığa daha fazla kabalıkla tepki verirsiniz.

Bu etkinin en korkutucu yanı ise; otomatik bir süreç oluşudur --beyninizde meydana gelen ve farkında olmadığınız, durduramadığınız ve kontrol edemediğiniz--. Bu yüzden, öncesinde bir kabalık ile karşılaşmışsanız "hoş ayakkabılar" yorumunu yanlış anlamanızın sebebinin farkında olmazsınız. Yani bu süreci yumuşatamazsınız.

Kaba Olmayın


Kabalığın bulaşıcı olduğunu gösteren bu deliller bu tarz davranışların --özellikle de organize işlerde-- ne kadar zararlı olabileceğini ortaya koyuyor. Geçmişte yapılan çalışmalar; kabalığın insanların performansı, yaratıcılığı ve yardımseverliği üzerinde olumsuz etkilerinin olabileceğini ortaya koyarken, bu araştırma da etkilerin yalnızca kaba etkileşimin taraflarıyla sınırlı kalmadığını gösteriyor.

Bu şekilde, kabalık; adeta bir virüs gibi yayılabilir ve yalnızca ona maruz kalan insanların performansını etkilemekle kalmaz aynı zamanda bu olumsuzluğa maruz kalan insanlar aracılığıyla başka insanlara da taşınır.

Bu da demek oluyor ki; iş yerlerinde hangi davranışların kabul görmesi hakkında bir kez daha düşünmemiz gerekiyor. Saldırganlık, su istimal ve şiddet gibi davranışlar iş yerlerinde hoş görülmez, fakat kabalık bazen tolere edilir. Çalışanların %98'i ofis ortamında kabalığa maruz kaldıklarını belirtiyorlar ve %50'si ise her hafta yaşadıklarını söylüyorlar.




Kaynak: Trevor Foulk, "You should really be nicer to your colleagues – rude behavior is contagious", https://theconversation.com/you-should-really-be-nicer-to-your-colleagues-rude-behavior-is-contagious-44795


Bu içerik BilimFili.com yazarı tarafından oluşturulmuştur. BilimFili.com`un belirtmiş olduğu “Kullanım İzinleri”ne bağlı kalmak kaydıyla kullanabilirsiniz.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir