Post Author Avatar
Baran Bozdağ
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör

Koronavirüs salgınının başlangıcından beri özellikle de uzmanlar arasında en büyük tartışma konularından birisi hastalık hakkında fikir veren çalışma ve verilerin ne kadar klinik ne kadar laboratuvar kökenli olduğu ve bunlardan hangisinin COVID-19 gibi bir hastalık için daha güven verici sayılacağı sorunuydu.

Pozitif bilimler açısından, virüsün histopatolojisi, morfolojisi ve tüm fiziksel özelliklerinin öğrenilmesi -özellikle de bu disiplinlerin ortak çalışması bizlere aşı konusunda en geçerli bilgileri sağlayacağı için- çok büyük bir önem taşıdığından, laboratuvar ortamında üretilen virüs genetik materyali olan +ssRNA defalarca üretilip, proteinleri ve virüsün genel yapısı her açıdan keşfedilmeye çalışıyordu. Ocak ayının başlarından itibaren literatürü dolduran bulgulara, doktorların birebir muayenehanelerde ve hastanelerde elde ettiği, kısacası direk klinikten gelen veriler ve bulgular eklenmeye başladı ve gittikçe daha etkili sonuçlar elde etmeye başladık.

Öyle ki, bazı bulgular zaman içinde hastalıkla ilgili teşhis yöntemlerimizi, bilinen olası semptomları ve hatta bir takım önlemleri değiştirmemize bile neden oldu. Bunun yakın zamandaki en büyük etkiyi yaratan örneklerinden biri geçtiğimiz Pazartesi günü Clinical Infectious Diseases’de yayımlanan bir vaka çalışması makalesi oldu.

Araştırmanın merkezi olan UC Davis (University of California - Davis) bünyesinde 26 Şubat tarihindeki ilk koronavirüs teşhisi koyulan hastanın verileri ile Birleşmiş Milletler Hastalık Kontrol ve Engelleme Merkezi CDC’nin (U.S. Centers for Disease Control and Prevention) kararlarının nasıl etkilendiği, değiştiği ve teşhis testi hakkında karar verilen ani değişimlerin nedenleri açıklandı.

İlk teşhiste pnömani zannı ile temel semptomatik ilaçlar reçete edilen hastanın takiben 24 saat içerisinde akciğer fonksiyonlarının düştüğü gözlemlendi. Intübasyon ile solunum cihazına bağlanan hastaya linezolid, piperasilin--tazobaktam ve azitromisin gibi antibiyotikler verilse de birkaç gün üst üste yapılan viral panel testleri (birden çok virüs enfeksiyonu için tarama yapmayı sağlayan kit testleri), solunum sistemi kültürleri, kan kültürleri ve bronkoskopi testleri gibi uygulamalar herhangi bir viral enfeksiyona işaret etmiyordu.

Akabinde ciğerlerinde sıvı birikmesi ile oksijen alma ve kana oksijen geçirme kapasitesi düşen hasta septik şok geçirdi. Bu da muhtemelen ciddi viral enfeksiyona bağlı ani kan basıncı düşüşünden kaynaklanıyordu. Bu önemli semptomlardan sonra şüphe ile yapılan SARS-CoV-2 testi iki günlük bir süreden sonra pozitif sonuç verdi. Elbette bu noktada hepimizin aklına gelen bir soru var? Neden o ana kadar hastaya COVID-19 testi uygulanmadı?

Bunun sebebi ise o dönemde CDC’lerin regülasyonlarına göre, son dönemde tehlikeli adledilen bir yolculuk yapmamış veya yapan biri ile etkileşime girmemiş olması dolayısıyla henüz çok yayılmamış hastalıktan şüphelenilmemesiydi.

Devam eden süreçte FDA’in özel onayı ile henüz hayvan çalışmaları ile SARS virüsleri için denenen remdesivir (Ebola için insanlarda denenmişti) verilen hastanın oksijen kan gazı seviyesi ve göğüs X-Ray görüntülemelerinde iyileşme gözlemlendi. Başlangıç zamanlarında kulaktan duyma bir biçimde işe yarayan Ebola ilacı diye duyduğumuz öykünün kaynağını böylelikle öğrenmiş olduk. Ancak henüz araştırma aşamasında olan bu ilaç, onaylı bir tedavi değil. Hali hazırda hiçbir onaylı tedavimiz yok.

Test ve Test Süresinin Hayati Önemi

Yukarıdaki medikal öyküden de anlaşılacağı gibi, şüphe ile test sonuçları arasındaki sürenin kısalması ve hatta erken şüphelenme ciddi bir hayati öneme sahip. Risk faktörlerinin ve hastalığa bağlı semptomların (özellikle de eşlik eden hastalıkların varlığında) henüz kesin bir şekilde bilinmiyor olması her durumu şüpheli yaparken bizleri direkt olarak şu an için tek seçenek olan test süresini kısaltmaya itiyor.

Bütün parçalarından ders aldığımız bu tip klinik vaka verileri ile CDC başta olmak üzere birçok organın ve kurumun regülasyonları, guideline’ları güncellendi ve pandemik ile daha kolay ve etkili biçimde baş edebilmemizi sağlayacak biçimde amend edildi.

Testler için de adeta bir yarış olduğunu söyleyebiliriz. Emergency Use Authorization’a (EUA) dayanılarak her geçen gün yeni laboratuvar ve firmaların hızlı ve etkili testlerine çok ivedi biçimde onay veriliyor. Bunu da direkt olarak FDA’e ait EUA websitesinden takip edebilirsiniz.

Belki bir nebze korkutucu görünün tüm bu örneklerin aslında rahatlatıcı -elbette tedbiri hiçbir zaman elden bırakmama kaydı ile- tarafı da var. O da henüz hiç vaka yok sanırken riskli davranışlarda bulunup bu hastalığa yakalanan, atlatan (hafifi ve orta semptomlu veya asemptomatik) birçok insan olabileceği ve elbette toplum nezdinde bir miktar bağışıklığın edinilmiş olma ihtimali her zaman bulunuyor.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir