Post Author Avatar
Gürkan Akçay
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör
Bütün hikâye bir uyarıyla başladı. 

"Öyle bir kitap yazmak istedim ki; centilmenlerin keyfini bozacak kadar kuru ve yavan olmasın ama bilgeleri eğlendirmeyecek seviyede değersiz ve önemsiz de olmasın. Muhtemelen her sınıfın felsefesini barındıracak bir orta yol bulmaya çalışırken, hiç kimseye uygun olmayacak birini seçtim."

Fransız filozof Bernard le Bovier de Fontenelle'in "Dünyaların Çokluğu Üzerine Konuşmalar" kitabından bir alıntı ile başlayalım. 1686 yılında, Newton'ın Principia'sından bir yıl önce çıkan kitabında Fontenelle, Dekartçı felsefeyi ve doğal dünyanın ilk bilimini halka açıklamaya çalıştı.

Kitap, Fontenelle ile astronomi tartışmayı sevse de bundan çekinen Fransız bir kontes arasında, kontesin bahçesinde altı akşam üst üste yapılan yürüyüşlerde geçen ve Güneş Sistemimizin özelliklerini ve doğa yasalarını aydınlatmak için bilimsel sorgulamanın kullanımını tartışan konuşmalardan oluşuyor. Eser o kadar popüler ve erişilebilir olduğunu kanıtladı ki, Fontenelle’nin bu çalışması hayatı boyunca altı baskı yaptı ve 1825 yılında altı kez daha basıldı.

Kitap sadece diğer doğal filozofların (“bilim insanı” sözcüğü 1834'te üretilmişti) yolunu açmakla kalmadı, tamamen yeni bir yazı türüne de ilham verdi: Popüler bilim. Bilimsel konular aniden moda haline gelmiş, giderek daha fazla Avrupalı, dünyayı anlama ve onun hakkında düşünmenin yeni bir yolunun keşfedildiği 18. Yüzyıl'daki bir dönem olan Aydınlanmayla birlikte sürüklenmeye devam ediyordu. 

Fontenelle'in popülaritesinin ne denli radikal olduğunu anlamak için, Kopernik (Dünya'nın Güneş etrafında dolandığını teorileştiren) veya Johannes Kepler (gezegensel hareket yasalarını keşfeden) gibi eski doğal filozofları düşünün.

Purdue University'den Michael Lynn o dönemi şöyle anlatıyor: "Bu insanların kitaplarının 500 farklı kopyası çıkıyor ve belki 50 kişi okuyup ne anlama geldiğini anlayabiliyor. Newton geliyor sonra ve Principia'yı yazıyor, belki 100 kişi ancak anlayabiliyor. Ancak insanlar şimdi bununla ne yapacaklarını anlamaya çalışmak için daha fazla yatırım yapıyor." 

Fontenelle, yerel dilde anlatılabilen bilimi okumak isteyen bir kitlenin olduğunu kanıtladı; şimdi diğer yazarların onun örneğini yalnızca takip etmeleri gerekiyordu. Fontenelle’nin çalışmalarının ardından onlarca yeni kitap yayımlandı. Francesco Algarotti tarafından yazılan "Kadınlar için Newtonculuk" kitabı ünlü bilim insanının karmaşık matematik ilkelerini çok daha net hale getirdi. Diderot ve d’Alembert Ansiklopedisi, cebirden cerrahiye kadar her şeyi tartıştı. Okuryazarlık, baskı makinelerinde olduğu gibi Avrupa genelinde de patlıyordu. Okurlar artık sadece kitaplarda değil, aynı zamanda elektriğin özelliklerinin gösterildiği sokak performanslarında ve dergilerde tartışılan bilimsel araştırmaları bulabilir hale geldiler. 

Aslında doğa bilimleri hakkında bilgi edinmek, o dönemde de okuyucuya belirli bir prestij sağlıyordu. Tıpkı bugün Bill Nye izlemenin, Carl Sagan, Richard Dawkins, Robert Sapolsky vb. okumanın, kişiyi, bilim dünyasında neler olup bittiğini bilen ve takip eden bir birey haline getirmesinde; daha kültürlü ve rasyonel kararlar verme noktasında daha isabetli yapmasında olduğu gibi. 

Fontenelle'nin bilimi toplum için tercüme etme başarısı göz önüne alındığında, bazı araştırmacılar, zamanın kapsamlı dönüşümlerine katılmak için Fransızca'nın gerekli bir dil olduğunu ileri sürdü. Hatta, 18. yüzyıl İsviçre yayıncısı olan Société Typographique de Neuchatel için hazırlanmış, İngiltere'den Rusya'ya ve Avrupa genelinde satın alınan Fransızca yazılmış on binlerce popüler bilim kitabını ortaya çıkaran bir veritabanı bile oluşturuldu. Ancak Aydınlanma'nın yalnızca Fransızca olmadığını, her ülkenin kendi biçimini yarattığını gösteren kitaplar da bulunuyor. 

Avustralya National University'den bilim tarihçisi Lindy Orthia, Smithsonianmag.com'daki röportajında 18. Yüzyıl'ın sonları ve 19. Yüzyıl'ın başlarında özellikle Paris ve Londra'da popüler bilimdeki kitle hareketleri açısından İngiltere ve Fransa'nın öne çıkan ülkeler olduğunu söylüyor. Fakat dünyanın diğer yerleriyle karşılaştırıldığında, Fransa'yı öne çıkaran şeyin, kentleşmenin ve merkezileşmenin yanı sıra bilimin artan kurumsallaşması olduğunu söyleyebiliriz. 

Bir diğer ifadeyle, popüler bilim, Londra'daki Royal Society veya Paris'teki Académie des Sciences gibi grupların yanı sıra toplumun ilgisine de ihtiyaç duyuyorlardı. Fransız doğa filozofları açısından bu noktada her ikisinden de büyük destek geldi. Fontenelle'nin yanı sıra, Aydınlanma döneminin diğer bilim yazarları arasında; Newton'un çalışmalarını Fransızca'ya çeviren Émilie du Châtelet; kimyasalları tanımlamak için bir sistem yaratan Antoine-Laurent Lavoisier ve demokratik yönetimde bilimsel akıl yürütmenin kullanılmasını savunan Nicolas de Condorcet de yer alıyor.

Ama belki de hepsinden önce Voltaire olarak bilinen François-Marie Arouet gelir. Kendisi, Newton’un araştırması üzerine yazılar da dahil olmak üzere; 70'den fazla cilde yayılan yüzlerce makale ve hikaye yazdı. Öte yandan Voltaire kendi laboratuvarını dahi kurmuştu ancak pek fazla deney yaptığı söylenemez. Popüler bilim yazarı genellikle kimya, fizik, botanik gibi tek bir konuya odaklanırken; Voltaire bu örneğin dışında kalmış ve bilim, tarih, şiir, kısa hikâyeler, oyunlar, felsefi eleştiriler gibi pek çok konuda yazmıştır. Bu anlamda Voltaire'i aşabilen örneğin çok az olduğunu söyleyebiliriz. 

Voltaire'in kaçtığı bu "uzmanlık", gelecekteki bilimsel çalışmaların seyrinin yönlendirilmesine de neden oldu. Bilimsel araştırmanın önemi siyasi liderler ve varlıklı üst sınıfa çok etkili bir şekilde iletildiğinden, önde gelen bilimsel kurumların arkasında daha fazla destek sağlanmıştır. Böylece bireyler, profesyonel bir ortamda daha farklı araştırma yolları izlemeye yönlendirildi. Bu profesyonelleşme süreci, bilimsel çalışmalar ile toplum arasında sınırlar oluşturma etkisine sahipti ve bilimin toplumdaki anlaşılabilirliğini de sınırlı hale getirdi.

Elbette ki Bill Nye, Neil deGrasse Tyson izlemek veya Carl Sagan, Richard Dawkins, Moheb Costandi, Helen Czerski ya da Robert Sapolsky okumak sizi bir astronom, fizikçi, biyolog ya da nöroblimci yapmaz. Ancak komplo teorilerinin, yanlış bilgilerin, bilim inkârcılığının, deneye, gözleme ve veriye dayanmayan iddiaların modern çağın salgını haline geldiği günümüzde, demokratik bir yönetimde bilimsel akıl yürütme becerisinin sürdürülmesi ve daha geniş kitlelere yayılması hâlâ gerekliliğini koruyor. Bu nedenle de Kopernik'in, Kepler'in, Newton'ın, Darwin'in çalışmalarının veya Nature'da, Science'da yayımlanan güncel bilimsel araştırmaların ne ifade ettiğini öğrenmek için popüler bilim narrasyonuna ihtiyaç duymaya devam ediyoruz.
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir