Post Author Avatar
Gürkan Akçay
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör
Merhaba sevgili BilimFili okurları. Ülkemizde genel dogmatik tabulardan ve bilgi eksikliğinden kaynaklı olarak Evrim Teorisi'ne karşı yalnızca "insan maymundan mı gelmiştir?" sığlığında bir anlayış geliştirilmiştir. BilimFili ailesi olarak doğanın bu gerçekliğini anlaşılır bir dil ile ifade edeceğiz. "Evrim Günü" ana başlığıyla her hafta sizlerle Evrim Teorisi üzerine yazılar paylaşacak ve Evrim Günü ana başlığı altında bir yazı dizisi oluşturacağız. Yazımızın başlığından da anlaşıldığı üzere bu yazımızda Evrim Teorisi'ne bir giriş yapacağız.




1859 yılında Charles Darwin "Doğal Seçilim" ismini verdiği teorisini yayınladı. Tıpkı 16. yüzyılda Kopernik'in Dünyanın hareketini açığa çıkaran çalışması gibi Darwin'in fikri de dönemin egemen kurumlarının temellerini ve insanın evrendeki yerine dair bakışını derinden sallamıştır.

Evrim, günümüzde modern biyolojinin genetik, mikrobiyoloji ve fosil bilim gibi ayrı alanlarını birleştirici güç olmuştur.
Evrim  temel sayılabilecek bazı saptamalara sahiptir. İlk olarak,  bütün canlı türleri kendilerinden önceki türlerden evrilmiştir ve bütün türler uzun vadede ortak bir atadan evrimleşmişlerdir. Dolayısıyla bütün türler büyük "Yaşam Ağacı" modeli ile birbiriyle ilintilidir. İkinci olarak; evrim, "doğal seçilim" ya da "çevreye en iyi uyum sağlayanın" hayatta kalabildiği bir süreci ifade eder.
yaşam-ağacı-bilimfilicom

Darwin; bütün türlerin hayatta kalabilmek için sınırlı olan kaynaklar üzerine birbirleriyle mücadele içerisinde olduğunu söyler. Bu mücadelede bazı türlerin sahip olduğu kalıtsal farklılıklar bu türlerin hayatta kalma ve soyunu devam ettirme şansını kalıtsal yönden daha "zayıf" olan türlere kıyasla artırır.  Kendilerine avantaj sağlayan becerileri kullanan türlerin yavruları doğal olarak popülasyon içerisinde daha fazla bir nüfus yoğunluğuna sahip olur, bu durum da böyle türlerin evrimsel uyumunun daha iyi olduğunu gösterir.

Neticede bu avantajlı özellikler popülasyon içerisinde hayatta kalabilmek için ölçüt olmaya başlarlar. Tersi şekilde, çevreye "uyumsuz" özellikleri sergileyen türler daha az üreyebileceklerinden yok olma sürecine gireceklerdir.
Böylelikle, doğal seçilim; çevreye ve değişimlere en iyi uyum sağlayan popülasyonların oluşmasını sağlayacaktır.

Bir sonraki "Evrim Günü" nde görüşmek üzere...

Evrime Giriş 2: Eşeysel Seçilim

Evrime Giriş 3: Türler Ürüyor

Evrime Giriş 4: Evrimsel Senaryolar

Evrime Giriş 5: Gizli Kod
İnsan türü hiçbir şekilde evrimin zirvesi değildir. Evrimin zirvesi yoktur ve evrimsel ilerleme diye bir olgudan bahsedilemez. Doğal seçilim, fiziksel çevre ve diğer yaşam biçimleri tarafından ortaya konan sayısız olasılığa uyum göstermeyi sağlayan "yaşam formlarındaki değişim süreci"nden ibarettir.

– Matt Ridley (Genom – ISBN: 9786054238811)

İki düzeyde nedensellik düşünülebilir. Bu düzeylerin birinde, biyolojik olgulara yol açan moleküler, anatomik, fizyolojik ve patofizyolojik mekanizmalar yer alır: insülin direnci tip-2 diyabete neden olur, HIV virüsü AIDS'e neden olabilir, bir vertebral disk fıtıklaşması sırt ağrısına ve siyatik sinir zedelenmesine neden olur, kör barsak inflamasyonu apandisite neden olur. Bunlara "yakınsak nedenler" denir. Ancak başka bir açıklama düzeyi daha vardır. İnsanların obezite ve insülin direncine yakalanmaya yatkın olmalarının nedeni nedir? İnsanlar HIV enfeksiyonlarına neden duyarlıdır? Bu kadar çok insanda niçin sırt ağrısı vardır? Enfeksiyon kapan yararsız bir organ olan kör barsağa neden sahibiz? Tüm bu sorular "ıraksak nedenler" ile ilgilidir: bu soruların yanıtları, evrimsel biyolojinin ilgi alanı içindedir.

— Gluckman & Beedle & Hanson (Evrimsel Tıbbın İlkeleri, ISBN: 9786053550518)
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir