Post Author Avatar
Yusuf Cem Durakcan
Boğaziçi Üniversitesi - Çevirmen/Yazar

Dünya'yı değiştirdik ve değiştirmeye de devam ediyoruz. İnşa ettiğimiz şehirler, taşıma ağları, elektrik santralleri, ve gökyüzüne serpiştirdiğimiz uydular... Eğer, mühendislikteki bu yeteneğimizi kendi yaşadığımız çevreyi değiştirecek şekilde uygulayabiliyorsak acaba uzayı da değiştirebilecek miyiz?

Oldukça uzak bir gelecek üzerine tahminde bulunmak, pek akıllıca değil aslında. Fakat bu soruya, kaçamak cevap verebiliriz: bilinen fizik tarafından bir şeyler yasaklanmadıkça, nihayetinde bu gerçekleşecek.

Tahmin edersiniz ki, evreni değiştirmeye başlamadan önce birkaç şey icat etmemiz gerekecek: belki birkaç binyıl sürebilecek projeleri yönetebilecek kendi kendini onaran yapay zeka süpervizörleri ve ışık hızına yakın hızlara ulaşabilen araçları bu listenin ilk sırasına koyabiliriz.

Evrendeki devasa boşlukta yolculuk etmek ve devasa inşaatlar geliştirmek için bolca zaman gerekecek. Bu sebeple, kendi kendini onarabilen ölümsüz ve gelişmiş yapay zeka belki de bu konuda bize yardımcı olabilir.

Böylesi icatlar yapmış, gelişmiş bir medeniyetin de yüksek miktarda enerji tüketmesi muhtemeldir ve mühendisliğimizin en göze çarpan tarafı da şüphesiz bu konu üzerinde olacaktır. Teknolojik olarak aşırı ilerlemiş bir medeniyetin enerji ihtiyacının karşılanması için yıldızların yörüngesinde dolanan solar güç istasyonları geliştirilebilir. İlk olarak fizikçi Freeman Dyson'ın düşünce deneyinde dile getirilmiş (Dyson'a ilham veren bilimkurgu kitaplarını saymazsak) bu fikir, nihayetinde bir yıldızın etrafını tamamen kaplayacak solar istasyonlarla sonuçlanabilir. ''Dyson sphere'' ya da Türkçe'siyle ''Dyson küresi'' ile etrafı tamamen kaplanan yıldızın bütün enerjisi, gelişmiş medeniyetin kontrolünde enerji ihtiyacının karşılanması için kullanılabilir. Tabii ki, bu fikrin hayata geçirilmesi için devasa miktarlarda madde (gezegenlerin parçalanması ile elde edilebilir) ve çok uzun zaman gerekeceğini de hesaba katmalıyız (yapay zeka yine bu noktada devreye giriyor.)

Böylesi bir sistemin bir yıldızın etrafına kurulması demek, o yıldızın kararması anlamına da gelir. Gökbilimciler belki de uzaylıların geliştirdiği bu ölçekte sistemlerin sonucunda şu anda bize karanlık görünen yıldızları da araştırıp, Dünya dışındaki yaşamdan izler bulmaya çalışıyorlar.

Teknolojideki gelişmenin ulaştığı seviye eğer bu noktalara gelirse, yıldızları yavaş da olsa hareket de ettirebiliriz. Bunu gerçekleştirmenin en kolay yolu da, yıldızın bir tarafına ayna yerleştirmek ve yıldızın kendi ışığını itme gücünü üretmek için kullanmak olabilir. Bir diğer yöntemde de, Dyson küresi ile güç sağlanan iyon motorları yıldızın bir nebze daha hızlı hareket etmesini sağlayabilir. Böylesi bir yıldız makinesi; tahmin edilen bir süpernovadan kurtulmak ya da iki sönük yıldızı birbirine çarpıp daha parlak güç istasyonu elde etmek için kullanılabilir.

Eğer iki yalnız yıldızı birbirlerine vurma fikri can sıkıcı geldiyse, başka bir fikir daha sunalım: peki ya devasa kara delikten enerji elde etmeye ne dersiniz? Kara deliğin birikim disklerinin ışımalarını yakalayabilir ya da dönüşünden enerji çekebiliriz. Dönen bir kara delik, etrafında uzay-zamanı ''ergosphere'' olarak adlandırılan bir bölgede sürükler. Bu bölgeden en az iki şekilde yararlanabilmemiz mümkün. İlk olarak, University of Oxford'dan Roger Penrose'un önermesine göre, bu bölgeyi bir dizi maddeyi yüksek hızlara çıkartmak için kullanabiliriz. Diğer bir yararlanma yöntemi olarak da University of Cambridge'den fizikçi Roger Blandford ve Roman Znajek'in tasarladıkları üzre, bu bölgeyi bir elektromanyetik dinamoya dönüştürebiliriz. Bu yöntemlerle sağlanan enerji Dyson küresinden milyar kat daha fazla olacaktır. Fakat böyle bir güç istasyonun boyutu belki de Güneş Sistemi kadar büyük olabilir.

Bütün bunlar insanlığın hırslarını sınırlamak için yeterli olmayabilir. Evreni anlama isteğimiz, en uç noktadaki parçacık hızlandırıcıyı inşaa etmemize yol açabilir. Bu parçacık hızlandırıcının ulaştığı çok büyük enerjide de, bütün kuvvetler birleştirilebilir ve uzay-zamanın esas doğası açığa çıkartılabilir.

Institute for Advanced Study'den Brian Lacki, gelecekte inşaa edilebilecek bu parçacık hızlandırıcının bazı özellikleri üzerinde çalışıyor. Bu özelliklerden birisi de boyut: parçacıkları gerekli enerjilere ulaştırabilmek için Güneş ile Pluto arasındaki mesafenin en az yüz katı mesafe gerekiyor.

Tabii ki bu yalnızca alt sınır. Çünkü daha büyük parçacık hızlandırıcılar geliştirmek de mümkün olabilir. Bu denli uzun, ince bir nesne, baskın yerçekimsel gerilim üretmeden çok büyük(neredeyse sonsuz) uzunluklara uzatılabilir. Bu nesne ile belki de, Orion ve ötesine kadar uzanan bir kule inşaa etmemiz mümkün olabilir.

Hayal edebildiğimiz teknolojinin sınırlarında, kozmosun "kaderi" üzerine sürekli düşünmeye devam edeceğiz. Eğer insanlığın güce duyduğu açlık, yıldızlar ve süper kütleli kara deliklerle de tatmin edilemezse, artık mikroskobik kara delikler oluşturup onları toprak ile besleriz. Bu inert maddenin kütle enerjisinin kilidini açarak yıldızlararası endüstrimize güç sağlayacak sıcak Hawking ışımasına dönüştürebilir.

University of Queensland'dan S. Jay Olson'ın yaptığı hesaplamalara göre, bu her şeyin geleceğini değiştirebilir. Uzaya doğru ışık hızına yakın bir hızda yayılan bir medeniyet, kozmosu ısı çöpleriyle doldurabilir ve bu durum da kozmosun fiziksel özelliklerini değiştirebilir. Hatta maddenin ışımaya dönüşümü, evrenin genişlemesini bile bir miktar yavaşlatabilir. Evrende bir nokta kadar bile yer kaplamayan Dünya'nın üzerindeki bizler, evrenin geleceğiyle oynayabiliriz.
Kaynak ve İleri Okuma
  • NewScientist | Syf: 39 |2 Mayıs 2015 |
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir