Post Author Avatar
Baran Bozdağ
Boğaziçi Üniversitesi - Yazar / Editör
Bonobolar saldırıya uğradıklarında yaygarayı koparıyor. Ancak bu durumun bir kışkırtmadan veya provokasyondan dolayı mı ortadan çıktığına yoksa doğal bir biçimde mi geliştiğine göre, çıkardıkları sesler değişiyor. Bu ayrım, kendilerine adaletsiz davranıldığında bunu hissedebildikleri önermesine dair bir delil niteliği taşıyor.

Görgü tanıkları veya bir olayın seyircileri kimi zaman araya giriyor, saldırıya uğrayan bireyi destekliyor veya teselli ediyor. Bu durum göz önüne alındığında da, bonoboların başkalarına da adil davranılıp davranılmadığına dair bir görüş geliştirdiklerini gösteriyor. Bugüne kadar insanlarda dahi, sözü geçen bu davranış ve görüş biçiminin eksik olduğunu söylemek çok da yanlış olmayacaktır.

İngiltere, Birmingham Üniversitesi'nden Zanna Clay, adil yargılama ve adalet kavramlarının temelinin muhtemelen bonobolar ile başlamış ya da bonobolarda mevcut olduğunu belirtiyor. Clay ve ekibi, Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde çekilmiş toplamda 800 saatlik iki ayrı bonobo grubu videolarını analiz ederek bu sonuçlara vardıklarını öne sürüyor.

Bir bonobo diğerine saldırdığında, çoğu zaman bunun açık bir nedeni oluyor; örneğin yemek için kavga etmek gibi. Bu ve benzeri durumların dışında da belli bir kışkırtıcı etki bulunmuyor ve ürettikleri çığlık tizleşerek sertleşiyor ve de  süresi uzuyor. Araştırmanın tüm detayları ve sonuçları Journal of Comparative Psychology dergisinde yayımlandı.

"Bonobolar, kendi sosyal normları dahilinde, onlara neyin olması ve neyin olmaması gerektiğinin farkında olabilirler. Bu durum göz önüne alındığında kendilerine bu düzenleri dahilinde neyin olabileceğinin de farkında oldukları anlaşılır. Örnek vermek gerekirse, sert bir oyun oynarken birinin suratımıza tokat atacağını bildiğimiz bir durumda, tokata verdiğimiz tepki içinde çıkardığımız ses normalden çok daha farklı oluşuyor. Böylelikle insanlar olarak yapıyor olduğumuz bir davranış biçimi ile de ilişkilendirmek mümkün görünüyor." diyor Zanna Clay.

Kışkırtıcı bir etmen olmadan, nedensiz yapılan saldırılara karşı çıkarılan sesler ve feryatlar saldırgana geri çekilmesi için bir uyarı sinyali veya yardım çığlığı olarak düşünülebilir. Araştırmacılar ise bu çığlıkların üçüncü bir birey tarafından kavgada araya girme ve dışardan yardım eli uzatma davranışı olduğunu düşünüyor. Clay'e göre, bu feryatlar aynı zamanda saldırganın da tekrar benzer bir davranışın içine girmesine engel oluyor da olabilir.

Georgia State Üniversitesi'nden Sarah Brosnan'a göre de, bu araştırma; hem bireylerin sosyal beklentilerin tahribine ve saldırıya uğramasına karşı bir tepki gösterdiklerini ortaya çıkarması hem de bu şiddet davranışının ortaya çıktığına dair diğer bireyleri bilgilendirme ve sinyal gönderme isteğini tespit etmesi bakımından bir ilk olma özelliği taşıyor.
Kalbinden rahatsız olan Kidogo var mesela. Normal bir yetişkin erkek bonobo kadar sağlıklı ve kendine güvenli değildi, cılızdı. Milwaukee County Hayvanat Bahçesi'ndeki koloniyle ilk tanıştırıldığında, aşina olmadığı binanın içinde, bakıcıların verdiği komutlar onu serseme çevirmişti. İnsanlar onu tünel sisteminin bir yerinden bir başka yerine geçmeye zorladığında nereye gitmesi gerektiğini anlamıyordu. Bir süre sonra diğer bonobolar devreye girdi. Kidogo'nun yanına gittiler, onu elinden tutup bakıcıların gitmesini istediği yere götürdüler ve böylece hem bakıcıların amacını, hem Kidogo'nun sorununu anladıklarını göstermiş oldular. (...)

Hayvanların birbirlerine yardım etmeleri hiç de yeni bir gözlem değil ama yine de insanı şaşırtıyor. En iyi uyum sağlayanın hayatta kalmasından daha önemli bir şey olmasa hayvanlar kendi çıkarlarına olmayan her şeyden uzak durmazlar mıydı? Başkasına yardım etmek neden? (...)

Kidogo'ya yardım eden hayvanat bahçesi bonobolarını düşünün. Hiçbirinin onunla akrabalığı yoktu, düşkün bir bireye ettikleri yardımdan fazla bir karşılık bekliyor da olamazlardı. Muhtemelen sadece Kidogo'dan hoşlanmışlar ya da onun ne hissettiğini anlamışlardı. Aynı şekilde Kuni de, bonobolarda yardım davranışı "bonobo olmayanları" kapsayacak şekilde evrimleşmediği halde bir kuşla ilgilenmişti. Bir eğilim varsa kökeninden uzaklaşmasına da izin vardır.

- Frans de Waal (İçimizdeki Maymun)

Son birkaç yüzyıldaki teknik ilerlemelerin gözümüzü kör etmesine izin vermeden türümüze bakarsak etten kemikten bir mahluk görüyoruz ve beyni bir şempanzeninkinden üç kat daha büyük olsa da, yeni bir bölüm içermiyor. Hatta pek övülen alın korteksimiz bile diğer primatlarla kıyaslandığında normal bir büyüklükte.

Kimse zekamızın üstünlüğünden şüphe etmiyor ama yakın akrabalarımızda da mevcut olmayan hiçbir temel isteğimiz ya da ihtiyacımız yok. Tıpkı bizim gibi maymunlar ve şebekler de iktidar peşinde koşar, cinsellikten zevk alır, emniyet ve şefkat ister, toprak için öldürür, güven ve işbirliğine değer verir. Evet, bizim bilgisayarlarımız ve uçaklarımız var ama psikolojik yapımız sosyal primatlarınkiyle aynı. (...)

Birkaç yıl önce primatların kendilerine verilen bir ödevi, salatalık dilimleri karşılığında seve seve yaptığını ama başkasına tadı çok daha iyi olan üzümlerin verildiğini gördüğünde yapmayı bıraktığını tespit etmiştik. Salatalık yiyenler sinirleniyor, ellerindeki sebzeleri yere atıyor ve grev yapıyorlardı.

Gayet güzel bir yiyecek, bir arkadaşlarının daha iyisini aldığını görmeleri sonucu yenemeyecek bir şeye dönüşüyordu. Buna "eşitsizlik nefreti" adını taktık ve köpekler de dahil başka hayvanlar üzerinde bu konuda incelemeler yapıldı. Köpekler bir numarayı hiçbir ödül almadan tekrar tekrar sergileyebiliyordu ama başka bir köpeğin aynı numara karşılığında sosis kazandığını görünce hemen bırakıyorlardı.

- Frans de Waal (Bonobo ve Ateist)
Kaynak ve İleri Okuma
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir