Post Author Avatar
Yusuf Cem Durakcan
Boğaziçi Üniversitesi - Çevirmen/Yazar

Kendi aklınızla hareket edebiliyorsunuz değil mi? Yani kendi düşüncüleriniz var ve dünyayı kendinize has yönteminizle tecrübe ediyorsunuz. Kısacası bir bireysiniz. Fakat gelecekteki nesiller için bu durum değişebilir ve bu özelliğe sahip olamayabilirler.

Gelecek üzerine yorumlama yapan bilim insanlarına ilgi duyuyorsanız, söyledikleri şeyleri de anımsarsınız. Gelecekte teknoloji, hepimizi telepati yoluyla yönlendirecek. Her geçen gün daha da büyük beyin ağları ile yaşamaya başlayacağız ve doğrudan sensörler, implantlar aracılığıyla iletişim kuracağız.

Tabii ki bizim bu yazıyı hazırlamaktaki amacımız, gelecek kahinliği yapmak ya da teknoloji falı bakmak değil. Yalnızca beyin fırtınası yapıp, teknolojinin insanlığı götürebileceği olası bir durumu değerlendirmek.

Tekrar konuya dönecek olursak, bu durumu; bilinç, zeka ve kişiler arası ilişkiler tarafından baskılanmış evrimsel gelişme aşaması olan noosphere (zekaküre) terimiyle tanımlayabiliriz. Noosphere; Yunanca’da zeka anlamına gelen ‘’nous’’ ve küre anlamına gelen ‘’sphaira’’ sözcüklerinin birleştirilmesi ile oluşturulmuş bir terim. Gelecekte yer küre tanımının yerini, zeka küre tanımı alabilir. Her ne kadar, Noosphere’in insanlara gerçek global bilinci sunabileceği gerçeği olsa da; bu durum birey kavramını yok edip varoluşsal görüntümüzü tamamen değiştirebilir.

Bu yolda atılmış büyük adımlar da mevcut. University of Washington’dan bilim insanlarının yaptığı çalışmaya kısaca değinelim. Bu çalışma kapsamında, Rajesh Rao’nun beynindeki elektriksel aktivite sensörlerle donatılmış bir şapka yardımıyla ölçülürken, Andrea Stocco’ya belirli beyin bölgelerini uyaran bir cihaz takıldı. Birbirleriyle etkileşim halinde olan bu iki cihaz yardımıyla, beyin-beyin interfazı oluşturulmuş oldu. Rao elini hareket ettirmeyi düşündüğünde beyninde ölçülen elektriksel verilerin Stocco’ya aktarılması ile, Stocco’nun parmakları hareket etti.

Duke University’den Miguel Nicolelis ve araştırma grubu ise, fareler ve maymunlar üzerinde yaptıkları çalışmada bir adım daha ileriye gittiler. Geçtiğimiz yıl yapılan bu araştırmada 3 maymunun beynini birbirine bağlayan bilim insanları, primatların senkronize beyin aktivitesi ile robot kolu hareket ettirebildiklerinin bulgularına ulaştılar. Fakat bir durum üzerinden maymunların beyinlerinin koordine edilmesinden global paylaşılan zihne geçmek, tabii ki oldukça zor. Nicolelis’in belirttiğine göre; aklı, duyguyu ya da anıları transfer edemezsiniz. Henüz üst düzey beyin fonksiyonlarının nasıl ölçülüp kodlanacağı tam olarak bilinmiyor.

University of Oxford, the Future of Humanity Institute’dan (İnsanlığın Geleceği Enstitüsü) bilim insanı Anders Sandberg’e göre, bütün bağlantıların en küçük ayrıntısına kadar saptanması başarılsa bile, ortaya bir çeviri problemi çıkacak. Çünkü bütün insanların zihinleri, birbirlerininkinden farklı çalışıyor. Değişik konseptlerin değişik mental temsillerinin çevirisini yapabilecek bir yazılımın geliştirilmesinin zorluğu, insan düzeyinde işleyebilen yapay zekanın geliştirilmesinin zorluğu ile neredeyse aynı.

Böylesi bir çeviri sorunun etrafından dolaşılması da mümkün. Beynin plastisitesi, yeni duyumsal bilginin birleştirilmesi ve yorumlanmasına olanak sağlıyor. Sandberg’e göre, doğru teknoloji yardımıyla beynin bilinçten sorumlu bölümleri olan neokortekslerin eğitilmesi mümkün. Bu yolla beyin, basit sensörlerden ziyade diğer beyinlerden gelen karmaşık sinyallere adapte olabilir.

Topluluk Zihninde Yaşam

Bir grubun parçası şeklinde davranmak oldukça eğlenceli ve tatmin edici olabilir; grup büyüdükçe de, faydası da büyür. Bundan dolayı, global zeka küreye dahil olmak oldukça büyük ve etkileyici bir deneyim olacaktır. Dünya’daki bütün bireylerin, yeni doğan bir çocuğun sevincini paylaştığını ya da milyarlarca koordine elin çevreyi nasıl düzene sokabildiğini düşünün. Bu bardağın dolu tarafıydı. Bardağın boş tarafında ise, bütün acıların da herkes tarafından hissedileceği gerçeği duruyor.

Aynı zamanda böyle bir teknoloji ile iyi fikirlerin yayılması sağlarken, ‘saçma’ fikirlerin de yayılması kolaylaşabilir. Birçok örnek verilebilecek olsa da,  basit olarak iftiraların çok rahat yayılacağını söylemek mümkün. Fakat geliştirilen sistem içerisindeki ileri düzey sinirsel filtreler ile kötü senaryoların ortaya çıkmasını sağlayacak bu fikirlerin yayılmasını engellemek de mümkün. Aynı şey beyin korsanlarına karşı zihinlerin korunması için de geçerli. Fakat bu tarz filtreler, insanların düşüncelerinin anlaşılmasını sağlayan sinirsel sinyallere erişimi de sağlayacaktır.

Sandberg’e göre, eğer bütün bu engellerin üstesinden gelinirse, belki de değişik ölçeklerde çalışan kolektif bilince erişilebilir. Bireysel tecrübelerimiz halihazırda yalnızca bize ait olabilir, alınmak istenen sinyaller arasında (global, ulusal ya da aile gibi) seçim yapmamız mümkün olabilir. Aslında bu durumu, zihinlerimizde çalışan internet ağı olarak düşünebilirsiniz. Yani herhangi bir bilgisayar kullanmadan çalışan ve istenilen bilgiye, tecrübeye erişimin mümkün olduğu kolektif bir bilinç ağı.
Kaynak ve İleri Okuma
  • NewScientsit, 4 June 2016 pg:26
Etiket

Projelerimizde bize destek olmak ister misiniz?

Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.

Destek Ol

Yorum Yap (0)

Bunlar da İlginizi Çekebilir