2000 yılının ilk günlerinde milyarlarca insan yeni milenyum çağının başlangıcını kutluyorken, 30 yaşında bir kadın hüzün ve umutsuzluk hisleriyle mücadele ediyordu. Derinden bağlılık duyduğu bir erkek arkadaşına aşık olmuştu, fakat ikisi de bir ilişki içerisindeydi ve kendi hayatlarını yaşıyorlardı. İletişimi kesmelerinin ardından, kadın, duyduğu özlemle başa çıkamıyordu, uyuyamıyor, yemek yiyemiyor ve günden güne eriyordu. İçerisinde bulunduğu duygusal hal giderek daha da kötüleşmiş, intihar etmeyi düşünmeye başlamıştı. Sonrasında yardıma ihtiyacı olduğunu fark eden kadın, dizlerinin üzerine çöküp, tanrıya dua etmeye başlamıştı. "Tanrım, sana bütün kalbimle inanıyorum ve orada olduğunu biliyorum. Hayatım boyunca hiç dua etmedim ve şu an ilk kez sana dua ediyorum."
Ve kadın, derin bir uykuya daldı. "Aniden kendimi, güzel bir müzik eşliğinde, bir ışığa doğru yürürken buldum. Ve birden uyandım, yatağımda oturdum ve aklımı kaybetmeye başladığımı düşünüyordum. Tekrar uyumak istedim ve gözlerimi kapadım. Bir kez daha bu güzel ışık belirdi. O kadar güzeldi ki. Sonra o harika müziği işitmeye başladım. Bana söylenenleri anlatmak istemiyorum çünkü bunlar tanrıdan gelen bir mesajdı. Ancak şunu söylemek istiyorum, mistisizm hakkında hiçbir şey bilmiyordum, keşke şimdi bildiklerimi o zaman da bilseydim, böylelikle o güzel ışığı bütün kalbimle ve ruhumla kucaklamış olurdum." (Bu hikâye insanların mistisizm hakkında kendi "deneyimlerini" yazdıkları bir siteden çevrilmiştir.)
Bu tarz bir deneyim anlatımını muhtemelen dinlemişsinizdir, çünkü birçok kültürde yüzyıllar boyunca benzer mistik ögeleri barındıran yüzlerce hikâye anlatılır. Bazı insanlar bu deneyimlerin doğaüstü bir güç ile ya da tanrıyla karşılaşmalar olduğuna inanır. Fakat, sinirbilimi ve psikoloji alanındaki araştırmalar ve beynimize dair sürekli gelişen kavrayışımız bu şeylerin beyin tarafından üretildiğini ortaya koyuyor. Ancak yine de bu tuhaf deneyimleri ortaya çıkaran nöral mekanizma tam olarak açıklanmış değil. Bilim insanlarının bu deneyimleri açıklayan iki temel hipotezleri var. Birinciye göre, mistik deneyimler; beynimizin temporal lob gibi; duygularla, soyut anlamlar ve imgelerle ilişkili bölgelerindeki değişimler ile bağlantılı olabilir. Diğer hipoteze göre ise bu deneyimler, beynimizin yönetsel fonksiyonlarla ilişkili bir bölgesi olan dorsolateral prefrontal korteksteki (dlPFC) aktivitede meydana gelen azalmanın bir sonucu olabilir.
Geçtiğimiz yılın Aralık ayında Neuropsychologia'de yayımlanan bir çalışmada, araştırmacılar, bir zamanlar Vietnam savaşında savaşmış ve beyin hasarı ile mücadele eden 116 emekli askerde ve beyin hasarı olmayan 32 emekli askerde bu tarz mistik deneyimlerin yaşanma durumlarını ve nöral mekanizmalarını incelediler. Çalışmada yer alan askerler nöropsikolojik bir teste tabi tutulurken, beyinleri de CT taramaları ile gözlemlendi. Askerlerin hepsi, savaştan yaklaşık 40-45 yıl sonra aynı anda değerlendirmeye alındılar.
Araştırmacılar, askerlerdeki mistik deneyim yaygınlığını ölçtüklerinde, beyin hasarı yaşayan 116 askerden 50'sinin mistik deneyim yaşadıklarını, bunların 23'ünün bu deneyimleri savaş sırasında, yaralanmalarından hemen sonra deneyimledikleri, 27'sinin ise savaş bittikten sonra deneyimledikleri bulgusuna ulaştılar. Buna karşın, beyin hasarı yaşamamış 32 askerin ise hiçbirinin savaş sırasında böyle bir deneyim yaşamadıkları ancak 9 kişinin savaştan sonra böyle bir mistik deneyim yaşadıkları bulgusuna ulaşıldı.
Ekip, beyin hasarı yaşamış askerlerde doku bozulmasının beynin hangi bölgesinde meydana geldiğine baktıklarında ise bu bölgelerin mistisizm ile ilişkili olduğu düşünülen dorsolateral prefrontal korteks ve orta/üst temporal korteksi de içeren frontal ve temporal kortekslerde meydana geldiğini gözlemledi.
Dorsolateral prefrontal korteks (dlPFC); işler bellek, planlama ve çıkarım yapma gibi geniş bir skaladaki yönetsel fonksiyonlarımızı kontrol eden bölgelerden birisidir. Bulgulara göre, yönetsel fonksiyonlarda işlev göstererek, dlPFC bir kimsenin belirli bir duyusal deneyimi mistik bir deneyim gibi algılayıp algılamamasını ya da aynı tecrübeye akılcı bir algılama geliştirip geliştirememesini belirlemede role oynar.
Öte yandan temporal korteksin de mistik deneyimlerin ortaya çıkmasına dair geçmiş araştırmalarla paralellik gösterdiği görülüyor. Örneğin, temporal loblarında krizler görülen temporal epilepsi hastaları da sıklıkla mistik deneyimler yaşadıklarını anlatırlar. Araştırmaların ortaya koyduğu sonuçlara dayanarak, temporal lobun sıradışı bir beyin aktivitesi örgüsü oluşturmada önemli olduğunu ve dorsolateral prefrontal korteksin de bu aktivitelerin mistik deneyimler yaşamış gibi sunulmasında bir role sahip olduğunu söyleyebiliyoruz.- Cristofori, Irene, Joseph Bulbulia, John H. Shaver, Marc Wilson, Frank Krueger, and Jordan Grafman. "Neural correlates of mystical experience."Neuropsychologia 80 (2016): 212-220. https://www.scholars.northwestern.edu/en/publications/neural-correlates-of-mystical-experience
- Devinsky, Orrin, and George Lai. "Spirituality and religion in epilepsy."Epilepsy & Behavior 12, no. 4 (2008): 636-643. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/18171635
- Boxe, A, B,. "Brain Origins of Mystical Experience." Braindecoder. " https://www.braindecoder.com/post/brain-origins-of-mystical-experiences-1594586148
Dilediğiniz miktarda aylık veya tek seferlik bağış yapabilirsiniz.
Destek Ol